Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Burhan Özdemir başkanlığında ilk toplantısını Diyarbakır’da terörsüz Türkiye sürecine destek amaçlı yaptı.

Erzincan MÜSİAD Şube Başkanı İsmail Miraç Durmaz ve Başkan yardımcısı Yusuf Bağ da katılarak devam eden terörsüz Türkiye sürecine tam destek verdi.

Düzenlenen toplantıda konuşan MÜSİAD Genel Başkanı Burhan Özdemir, şu ifadeleri kullandı.

Özdemir; “Sizleri, 14.000’i aşkın üyemiz, yurt içinde 84, yurtdışında ise 100 şube ve temsilciliğimiz adına en kalbi duygularımla, hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum.

Bugün burada, peygamberler ve sahabeler şehri, medeniyetimizin kadim kalesi, kerpiçle irfanın yoğrulduğu Diyarbakır’da, sizlerle birlikte olmanın derin heyecanını ve onurunu yaşıyoruz.

MÜSİAD ailesi olarak bir geleneğimiz vardır: Her yeni dönemin muhasebesini yapmak ve gelecek vizyonumuzu şekillendirmek üzere, Türkiye’nin dört bir yanındaki şube başkanlarımızla bir araya geliriz. Bu buluşmalar, bizim istişare meclisimizdir, ortak aklımızın tecelli ettiği yerdir. Bu toplantılarımızı genellikle İstanbul’daki Genel Merkezimizin çatısı altında gerçekleştiririz.

Fakat bu kez, kurum içi istişarelerimizde önemli bir karar aldık. Biliyorduk ki, sadece

MÜSİAD DEĞİL, AZİZ MİLLETİMİZ VE CENNET VATANIMIZ DA YENİ BİR DÖNEMİN EŞİĞİNDEYDİ.

İşte bu yüzden, bu tarihi eşikteki en önemli buluşmamızı ve yeni dönem başlangıcımızı İstanbul’da değil, medeniyetimizin kalpgahı olan Diyarbakır’da yapmanın; bu topraklara vefa borcumuzu ödemenin ve bir ihya seferberliğini tam da buradan, bu mübarek topraklardan başlatmanın manevi bir sorumluluk olduğuna yürekten inandık. Türkiye, yarım asra yakın bir süredir sadece bir güvenlik sorunuyla değil; birliğimizi, dirliğimizi, kardeşlik hukukumuzu ve ortak geleceğimizi dinamitleyen bir fitneyle mücadele etti. Bu kirli mücadele, toprağa verdiğimiz aziz şehitlerimizin canını bizden almakla kalmadı; aynı zamanda bu bereketli coğrafyanın kalkınma umutlarını, milletimizin refah

hayallerini ve en acısı, ciğerparelerimiz olan çocuklarımızın geleceğini de hedef aldı. Fakat hamdolsun bugün, milletimizin sarsılmaz feraseti, devletimizin dirayeti, güvenlik

güçlerimizin emsalsiz fedakarlığı ve bölgemizde yükselen o güçlü sağduyu sayesinde tarihi bir kavşağı geride bırakıyoruz. Terör örgütünün silah bırakması ve kendini lağvetmesi, yalnızca bir örgütün tükenişi değil; asırlardır ilmek ilmek ördüğümüz kardeşliğimizin, akrabalığımızın, yoldaşlığımızın yeniden dirilişinin de müjdesidir. Unutmayalım; Biz tek bir milletiz…

Bu necip halk, bu topraklarda bin yıldır sadece komşu olmadı. Birbirine kız verdi, oğul aldı; dünür oldu, kirve oldu. Hepsinden öte, aynı safta can

yoldaşı oldu. Aynı sofra etrafında halkalandı, aynı taziyede omuz verdi, aynı hilal uğruna birlikte şehadete yürüdü. Biz, kaderi bir, kıblesi bir, tarihi bir milletiz. Aramıza nifak tohumları ekmeye çalışanlar, bizim medeniyetimizin harcını karan bu bağların derinliğini ve kudretini asla anlayamadılar.

TERÖRÜN BİTİŞİ, BU KARDEŞLİĞİ HEDEF ALAN KARANLIK SENARYOLARIN DA EBEDİYEN ÇÖKÜŞÜDÜR

Elbette bu son, kendiliğinden gelmedi. Bu başarı; Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde tecelli eden siyasi iradenin, devlet aklının sabırlı ve kararlı stratejisinin, toplumumuzun vicdan

sahibi kanaat önderlerinin gayretlerinin ve en önemlisi, bu aziz milletin bir bütün olarak gösterdiği metanetin ortak eseridir. Bu zafer, tek bir kesimin değil, 85 milyonun tamamının ortak zaferidir. Bir an düşünelim… Bu ihanet şebekesi olmasaydı, bugün Türkiye nerede olurdu?

Hesaplar ortada. Ülkemizin bu mücadelede doğrudan ve dolaylı olarak harcadığı kaynak 2 trilyon doları aşıyor. Bu rakam, basit bir ekonomik maliyet değil; ertelenen hayallerin, gasp edilen umutların, Cizre’deki, Yüksekova’daki tarlasına tohum yerine korku ekmek zorunda

kalan çiftçinin ahının bedelidir. Bu rakam, o bereketli topraklardan fışkıracak zenginliğin, sadece bölge insanının değil, bütün bir milletin sofrasından çalınması demektir. Urfa’ya

sınır Gaziantep şehrimiz gelişmişlik düzeyinde ilk 30 da iken hemen ötesinde ne olmuştur ki Urfa ilk 60’a bile girememiştir. Düşünün, bugüne dek harcanan kaynaklarla, bu topraklara yüzlerce GAP ayarında proje inşa

edebilir; Fırat'ın ve Dicle'nin bereketini sadece tarlalara değil, fabrikalara ve yeni istihdam kapılarına dönüştürebilirdik. Bugün ülkemizin Gayrisafi Yurt İçi Hasılası 3 trilyon dolarıaşabilir, kişi başı milli gelirimiz ise 30.000 dolar seviyesinin üzerine çıkabilir, ülkemizi

harcanan bu devasa kaynakla dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına taşıyabilirdik.

Bu analiz, bir karamsarlık vesikası değildir. Aksine bu tablo, Türkiye’nin gelecek yüzyıldaki en büyük büyüme hamlesinin başlangıç noktasını, en büyük saklı hazinesinin yerini işaret eden

bir yol haritasıdır.

Peki, bu ağır maliyetin ardından bölgenin mevcut fotoğrafı nedir? Rakamlar, bize hem yaraların derinliğini hem de potansiyelin büyüklüğünü net bir şekilde gösteriyor

Muhabir: Haber Merkezi - A