Erzincanlı iş insanı Abdullah Kavukçu’nun girişimcilik serüveni, memleketinden aldığı güçle dünya markası yaratmanın mümkün olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. 1973 yılında Erzincan’da dünyaya gelen Kavukçu, henüz genç yaşlarda ticaretle tanışarak iş dünyasına ilk adımlarını attı.

Lise eğitimi için İstanbul’a gelen Abdullah Kavukçu, babasının açtığı küçük markette çalışarak ticaretin temel dinamiklerini öğrenmeye başladı. Bu süreç, onun iş disiplinini, müşteri ilişkilerini ve sürdürülebilir ticaret anlayışını erken yaşta kazanmasına katkı sağladı. Daha sonra Kapalıçarşı’da ticarete atılan Kavukçu, iş dünyasının rekabetçi yapısını yakından tanıma fırsatı buldu.

Abdullah Kavukçu1

Asıl büyük çıkışını ise 2002 yılında Haluk Okutur ve Mehmet Tarakçı ile birlikte kurduğu Simit Sarayı markasıyla yaptı. Kavukçu’nun vizyonu, geleneksel Türk simidini modern bir sunumla hem Türkiye’ye hem de dünyaya tanıtmaktı. Bu vizyon, kısa sürede büyük bir başarıya dönüştü.

Kuruluşundan sadece iki yıl sonra 18 şubeye ulaşan Simit Sarayı, 2005 yılında dünyanın ilk simit fabrikasını kurarak üretim gücünü artırdı. 2007 yılında franchising sistemine geçilmesiyle birlikte marka, ulusal ve uluslararası ölçekte hızlı bir büyüme sürecine girdi.

2010 yılında Hollanda’da açılan ilk yurt dışı şubesiyle global yolculuğuna başlayan Simit Sarayı, Avrupa’dan Orta Doğu’ya, İngiltere’den Suudi Arabistan’a kadar birçok ülkede faaliyet göstermeye başladı. 2014 yılında New York’un dünyaca ünlü 6. Caddesi’nde açılan şube ise Türk simidinin küresel vitrine çıkmasını sağladı.

Bugün tamamen yerli üretimle faaliyet gösteren Simit Sarayı, Türkiye’de 120, yurt dışında 14 farklı ülkede toplam 133 şubesiyle günde 1 milyondan fazla müşteriye hizmet veriyor. Marka, yalnızca bir gıda zinciri olmanın ötesine geçerek Türk girişimciliğinin dünyadaki en güçlü temsilcilerinden biri haline geldi.

Son dönemde Abdullah Kavukçu’nun memleketi Erzincan’a yönelik yatırım hamleleri ise hem ekonomik hem de sembolik açıdan büyük önem taşıyor.

Muhabir: Haber Merkezi - SK