10 Mayıs Psikologlar Günü’nde Türk Psikologlar Derneği Erzincan Temsilcisi Seda Başgöze, hem meslektaşlarının hem de toplumun ruh sağlığına yönelik hayati uyarılarda bulundu. “Psikolojimizi iyileştirecek sistem yok, psikologlara ise adeta gözler kapalı!”
Erzincan’dan yükselen ses, aslında Türkiye’nin dört bir yanında yıllardır duyulmayan bir çığlığın yankısı: Psikologlar hem mesleki hakları hem de toplum sağlığı için alarm veriyor. Türk Psikologlar Derneği (TPD) Erzincan Temsilcisi Seda Başgöze’nin 10 Mayıs Psikologlar Günü vesilesiyle yaptığı açıklama, ruh sağlığı hizmetlerinin içler acısı halini gözler önüne serdi.
TPD’nin 15 bini aşkın üyesiyle Türkiye’nin en köklü psikoloji örgütlenmesi olduğunu hatırlatan Başgöze, devletin psikolojik destek alanını hâlâ görmezden geldiğini, psikologların yasal statüden, özlük haklarından ve kamusal destekten mahrum bırakıldığını belirtti.
“Ülke Krizden Krize Sürüklenirken Psikologlar Görmezden Geliniyor”
TPD Genel Başkanı Prof. Dr. Gökhan Malkoç’un ifadeleri ise durumun vehametini ortaya koydu: “6 Şubat Depremi’nde binlerce psikolog kendi imkanlarıyla sahaya koştu, 26 binden fazla mağdura gönüllü destek verdi. Ama bu gönüllülüğün sınırı var. Devlet artık görmeli: Ruh sağlığı bir lüks değil, yaşamsal bir ihtiyaçtır.”
Sağlık Bakanlığı’nın 15 bin kişilik son personel alımında sadece 30 psikolog kadrosuna yer verilmesi, TPD tarafından “ciddiyetsizlik” olarak nitelendirildi. Türkiye’de her 100 bin kişiye yalnızca 10 ila 30 psikolog düşerken, bu sayı Arjantin gibi ülkelerde 222’ye kadar çıkıyor. Bu dengesizlik, şiddetten bağımlılığa, çocuk istismarından kadın cinayetlerine kadar birçok toplumsal sorunun çözümünde büyük bir boşluk bırakıyor.
Meslek Yasası Yok, Eğitimde Kalite Yokuş Aşağı
Türkiye’de psikoloji eğitimi ise hızla niteliksizleşiyor. 166 psikoloji bölümünden her yıl 13 bin mezun veriliyor ama eğitimin niteliği endişe verici düzeyde. Yetersiz akademik kadrolar, astronomik ücretli lisansüstü programlar ve yasal düzenleme eksikliği, genç psikologları işsizliğe ya da etik dışı çalışma koşullarına mahkûm ediyor.
TPD’ye göre psikologların ne yapıp ne yapamayacağını belirleyecek bir Meslek Yasası hâlâ çıkarılmış değil. Bu eksiklik yalnızca psikologların değil, hizmet alan bireylerin de ciddi hukuki riskler altında kalmasına neden oluyor.
Yeni Yönetmelik, Sorunlara “Yama” Oldu
Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı Serbest Çalışma Yönetmeliği de sorunları çözmek yerine yeni engeller yarattı. Diplomasında “klinik psikoloji” yazmayan ama eşdeğer eğitime sahip uzmanlar serbest çalışamıyor. 4 yıllık psikoloji mezunları yalnızca klinik psikolog yanında çalışabiliyor. Bu da hem psikologların mesleki gelişimini baltalıyor hem de halkın psikolojik desteğe ulaşmasını zorlaştırıyor.
Hekim Onaylı Terapi Dayatması: Çağın Gerisinde
En tartışmalı konulardan biri ise psikologların tanılı hastalarla ancak hekim (psikiyatr) yönlendirmesiyle çalışabilmesi. TPD bu durumun çağ dışı olduğunu savunuyor: “Klinik psikologlar, eğitimleri gereği terapi planı yapabilecek yetkinliğe sahiptir. Modern dünyada bu uygulama çoktan terk edildi.”
Psikologları Görmezden Gelmeyin!
Seda Başgöze son olarak, Erzincan’dan yetkililere güçlü bir çağrıda bulundu:
“Psikolojik destek, toplumun her bireyi için erişilebilir ve güvenilir hale gelmeli. Psikologların hakkı olan meslek yasası çıkarılmalı, kadro atamaları adil şekilde yapılmalı. Bizler yalnızca mesleğimiz için değil, sağlıklı bir toplum için mücadele ediyoruz.”
Psikologların Talepleri Net ve Acil:
- Psikologlar Meslek Yasası çıkarılmalı.
- Serbest çalışma hakkı, eşdeğer eğitime sahip tüm uzmanlara tanınmalı.
- Deneyimli psikologlara ruhsatlandırma süreçleri sağlanmalı.
- Klinik psikologlar hekim reçetesine bağlı kalmadan çalışabilmeli.
- Lisans mezunları da donanımlarına uygun şekilde bağımsız çalışabilmeli.
- Psikolojinin tüm alt dalları tanınmalı ve görev tanımları yapılmalı.
- Çalışma ortamlarına dair yönetmelikler psikolojik hizmetlere uygun hale getirilmeli.
- Psikoloji lisans kontenjanları azaltılmalı, başarı barajı getirilmeli.
- Öğretim kadroları nitelik-nicelik açısından denetlenmeli ve akreditasyon zorunlu tutulmalı.
Erzincan’dan yükselen bu çığlık, sadece psikologların değil, toplumun ruh sağlığının da korunması için atılan bir yardım çığlığı. Bu sese kulak verilmezse, bugün görmezden gelinen sorunlar yarının büyük krizleri haline gelebilir.