Ey huzur nerdesin? Huzur nedir?
Galiba biz huzura götüren kadim değerlerimizi yitirmeye başladık dostlar. Ne dersiniz?
EY HUZUR NERDESİN?
Kimine göre imanda!
Kimine göre parada!
Kimine göre makamda!
Kimine göre şöhrette!
Herkes, hepimiz dahası bütün insanlık onun peşinde.
Ünlü psikiyatrist Nevzat Tarhan Hoca bu noktada çok önemli tespitlerde bulunuyor:
“Sayısız ilişki var ama gerçek sevgi sıfır. İyi bilgi var ama daha az erdem var. Yüksek zekâ var ama daha az duygusal zekâ var. Yüksek gelir var ama daha az huzur var. Daha çok insan var ama daha az insanlık var. Sosyal medyada sürüyle arkadaş var ama gerçek dost neredeyse sıfır. Ciddi bir değerler erozyonu yaşıyoruz. Değerlerde ciddi bir çürüme yaşıyoruz. Bu da sadece belli bir bölgede değil, küresel olarak var.”
Galiba biz huzura götüren kadim değerlerimizi yitirmeye başladık dostlar. Ne dersiniz?
Vefa, İstanbul’da bir sokak adı; Huzur, adına Huzurevi denilen mekânın adı; Dürüstlük, safdillerin davranışı; Adalet, adliye duvarlarındaki kurumsal yapının adı; İnsanlık ise artık çok ilerlediği için görünmeyen bir kavram!
“Huzur imandadır” diyenlere gelince, iman amele dönüşmeyince orada da ciddi boşluklar olduğu görülüyor.
İnsana, doğaya, komşuya, ilme, irfana dokunmayan imanın da huzura kavuşturması mümkün görünmüyor.
Aşksız, şevksiz, aksiyonsuz bir iman kabak tadı veriyor.
O yüzden olsa gerek ki Cenab-ı Hak Yüce Kitabında, kurtuluşa erenleri (huzura kavuşanları) sıralarken yalnızca iman edenlerle sınırlamayıp bunun yanında inandıkları değerleri yaşayan ve yaşatanları da işin içine dahil ediyor. (Asr Suresi)
Huzur biraz da görece bir kavram. Huzuru tarif etmek nereden baktığınıza bağlı.
Nice saraylarda, villalarda, konaklarda yaşayanlar var ki gecekondularda oturanlara imrenir de sosyeteye rezil olmamak için sesini çıkarmazmış.
Tabi bunun tersi de mümkün. Onlar öyle saraylarda otururlar ki zamanla canları sıkılır, huzurları kaçar da dışarı kaçmak isterler; Niceleri de var ki o saraya girmek için can atarmış.
Öyle anlaşılıyor ki müsriflik ve kanaatsizlik huzursuzluk sebebi; tevazu ve kanaatkârlık ise huzur nedenidir.
Merhum Zarifoğlu’nun dediği gibi, “Burası Dünya / Ne Çok Kıymetlendirdik / Oysa Bir Tarla İdi / Ekip Biçip Gidecektik”
Dikkat ederseniz huzur sahibi insanlar hayatı yaşarken abartmamışlar; dingince bir yaşamı tercih etmişlerdir. Ne güzel söylemiş şair;
“Bütün dünya senin olsun
Bir dost, bir post yeter bana
Atlas libas senin olsun
Bir dost, bir post yeter bana”
Kimse kusura bakmasın ama millet olarak da ipin ucunu kaçırıyoruz. İsraf baştan ayağa her yerde. Lüks araçlar, konforlu yaşamlar, itibar gösterisi almış başını gidiyor.
Bakın düğün mevsimi geldi. Şimdiden oğlu kızı evlenecekleri bir telaş aldı. Acaba şanımıza yakışır bir düğünü hangi salonda yapsak? Dostlar alışverişte görsün kabilinden evladımıza kaç bilezik taksak? Biz kimden aşağıdayız ki kızımızın çeyizi düşük olsun!
Yokluktan dem vururken elimize yakışan(!) son model cep telefonlarını ihmal etmeyiz. Araç alırken bütçeye göre değil bankanın vereceği krediye göre hesaplar yaparız. Evlerimizi huzur semtlerine göre değil, sosyete pazarına göre ayarlarız!
Filmin sonunda da huzur ararız, huzur verecek dostlar ararız!
Huzuru başka yerde aramayalım dostlar! Huzur içimizde; huzur sadelikte, huzur tevazuda; huzur insanlıkta.
Huzur, bu dünyayı kendisi ve ailesi için yaşarken; başkalarının da insanca yaşaması için cennete çevirmekte.
Son derece sade ve mütevazı bir hayatı tercih eden peygamberin ümmeti israf ve gösteriş bataklığına sonuna kadar gömülmüşken hangi huzurdan bahsedebiliriz?
26.05.2024
İHSAN ÜNLÜ