Parkinson, dünyada en yaygın nörolojik hastalıklar arasında yer alıyor. Titreme, kas sertliği ve hareket kısıtlılığıyla seyreden bu hastalık, beynin hareketi kontrol eden bölgesindeki sinir hücrelerinin hasar görmesiyle ortaya çıkıyor.
Uzmanlara göre kafein, beyindeki iltihaplanma ve hücre hasarına yol açan oksidatif stresi azaltarak sinir hücrelerini koruyor. Böylece kahve ve çay, beyin için doğal bir “kalkan” görevi görebiliyor.
GÜNDE 2-3 FİNCAN YETİYOR
Singapur’daki Duke-NUS Tıp Fakültesi profesörlerinden Eng-King Tan, kahve ve çayın koruyucu etkisinin dünya genelinde tutarlı olduğunu söylerken, “Amerika, Avrupa ya da Asya fark etmiyor. Kahve ve çay içenlerde Parkinson riski belirgin biçimde düşüyor. Etkisi, düzenli egzersizle kıyaslanabilir” dedi.
Araştırmalara göre günde 2 ila 3 fincan kahve veya çay içmek, uzun vadede Parkinson riskini %25 ila %30 oranında azaltabiliyor. Ancak uzmanlar, kafeinsiz kahvelerde aynı etkinin gözlenmediğini belirtti.
GENETİK RİSKLER AZALIYOR
2023’te yapılan bir başka araştırma, genetik olarak Parkinson’a yatkın bireylerin bile düzenli kahve veya çay içerek risklerini önemli ölçüde düşürebileceğini ortaya koydu. Bilim insanları, kahvenin sadece enerji vermediğini, aynı zamanda sinir hücrelerinin dayanıklılığını artırdığını vurguladı.
RİSK FAKTÖRLERİ VAR
Parkinson yalnızca genetik nedenlerle değil, çevresel etkenlerle de tetiklenebiliyor. Özellikle tarım ilaçlarına (pestisitlere) maruz kalmak, riski ciddi biçimde artırıyor.
2011’de California’da yapılan bir araştırma, ziram, maneb ve paraquat gibi pestisitlerle çalışan kişilerde Parkinson oranlarının daha yüksek olduğunu gösterdi. UCLA’dan Prof. Jeff Bronstein, “Pestisit kalıntısı en çok çilek gibi meyvelerde görülüyor. Bu nedenle kaynak seçimi ve yıkama alışkanlıkları çok önemli” dedi.