İnsan ömrünün süresi ne kadar da kısa?

İnsan bir geriye baktı mı ömrünü nerede ne nasıl geçirdiği sürekli hayıflanma oluyor. Bazen torunları ile hayatını anlatırken anıları aklına geliyor.

Abone Ol

ÖMÜR DEDİĞİN…
Torunu, nur yüzlü dedesine sorar:
- "Dedeciğim, bir insanın ömrü ne kadardır?" Dedesi, tatlı bir tebessümle cevap verir:
- "Ezanla namaz arası kadar yavrucuğum." Torun:
- "Nasıl yani, ömür bu kadar kısa mı?" Dede:
- "Evet yavrum! Ömür, namazsız ezanla ezansız namaz arası kadardır."
- "Anlayamadım." der torun. Bunun üzerine dedesi açıklar:
- "Bak yavrum, geçenlerde komşunun çocuğu doğdu, onun kulağına ezan okudular, hatırladın mı?"
- "Evet." der torunu.
- "İşte o ezanın namazı yoktur, yani namazsız ezan odur. İnsan öldüğünde de namazı kılınır, ezan okunmaz."
Demek ki insan doğunca kulağına okunan ezanın namazı, o ölünce kılınıyor.
“Öyleyse bu kısa ömrün kıymetini bil, onu iyi ameller yaparak en güzel şekilde değerlendir ki yarın Hakk’ın divanında Hakk’a ve halka mahcup olmayasın.”
Bir varmış bir yokmuş misali hayat hikâyemiz aslında.
Başlangıçta bir ezan, nihayetinde bir salâ, işte o kadar.
Ve yine iki beyaz kıyafet arasında sürdürülen bir ömür.
Doğumda bir parça kundaklık bez, ölümünde birkaç metre kefen bezi.
Anadan üryan doğan insan evladı finalde yine dünyadan hiçbir şey götüremeden üryan vaziyette aslına rücu ediyor.
Eğer anlayabilirse, çoğu zaman bu gerçeği ıskalayan insanoğlunun hayatı hatırlatıcılarla doludur.
Bunlardan en önemli anekdotlardan biri de hac ibadetindeki ihram elbisesidir.
“Ne kadar zengin ve güçlü olursan ol, akıbetin işte budur ey insanoğlu!” mesajıdır aslında burada verilmek istenen.
“Bu dünya hayatı aldatıcı metâdır” (En’am-32) gerçeğini dikkate alan arifler, dünyayı; müşteriyi etkileyen yaldızlı, makyajlı cazip ama gerçekte hiçbir değeri olmayan sahte mala benzetmişlerdir.
Tabi bu ticaretten karlı çıkmak ömür sermayesini iyi kullanmakla yakından ilgilidir;
Zira sermaye az ve kısa ömürlü; yapılacak iş ve alışveriş çoktur.
O zaman insan ömrünü neye vermeli? Ozanın dediği gibi, “Para mı onur mu taş dikenli yol/Ağacın köküne inmek mi yoksa/ Çırpınıp duruyor yaprak dediğin”
Sözü uzatmadan âşığa verelim:
“Ömür bahçesinin gülü solmadan
Uyan gel gözlerim gafletten uyan
Ecel bir gün bize haydi demeden
Uyan gel gözlerim gafletten uyan”
Ömür sermayeniz bol ve bereketli olsun.