İSLÂM EKONOMİSİNİN YENİDEN İNŞASI İÇİN BİR ÇAĞRI
İktisat ve Ahlâk
Faiz yalnız bankada değil, hayatta dolaşıyor. Bugün en büyük riba, enflasyondur; en derin sömürü, ekonomik bilinçsizliktir. Paranın ahlâkı çökerse, adaletin temeli sarsılır.
1. Faizin Bankadan Çıkıp Hayata Karıştığı Dönem
Faiz, artık yalnızca bir oran ya da finansal kavram değil, bir hayat biçimi hâline gelmiştir. Eskilerin deyimiyle “efrâdını câmi, ağyârını mâni” (kapsayıcı ve ayırt edici) bir para tanımı yapılmadıkça, bu mesele hep yüzeyde kalacaktır. Faizi anlamak için önce parayı tanımlamak gerekir. Çünkü para sadece bir alışveriş aracı değil; güvenin, emeğin ve adaletin ölçüsüdür.
Parayı değersiz görmek, emeği değersiz görmek demektir.
2. Vatandaşla Devlet Arasında Görülmeyen Faiz Bağı
Klasik fıkıh kitaplarında, “baba ile oğul, karı ile koca, efendi ile köle arasında faiz cereyan etmez” denilir (İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr ʿalâ’d-Dürri’l-Muhtâr, V/160). Peki bugün kimse şu soruyu sormuyor: Baba ile oğul arasında riba cereyan etmezse, devlet baba ile vatandaş arasında faiz cereyan eder mi? Devlet, vatandaşını koruyan bir baba değil midir? Bugün devletin ücret dağıtımındaki adaletsizlikleri, faizli tahvilleri ve kamu bankalarındaki kredileri hangi meşrû zemine oturuyor?
3. Mazlumiyet ve Mağduriyet Üzerinden Kazanç: Faizin Kalbi
“Zerre kadar riba Arş’ı titretir” (İbn Mâce, Sünen, “Ticârât”, 58).Faiz bir oran değil, bir ahlâk meselesidir. Onun en tehlikeli biçimi, gücün zayıf üzerindeki tahakkümünde gizlidir. Birinin alın terinden, borcundan, çaresizliğinden kazanç sağlamak yalnızca ekonomik değil, manevî bir hırsızlıktır. Kur’an’ın ribaya karşı bu kadar sert tavır almasının nedeni, servetin belirli ellerde toplanarak zayıfın ezilmesini engellemektir (Kur’an, el-Haşr 59/7).Mazlumiyet ve mağduriyetten istifade etmek de bir ribadır. Bugün adı “faiz” olmasa da; fırsatçılıkla yükseltilen kira bedelleri, kriz dönemlerinde yapılan stokçuluk, enflasyonla kâr manipülasyonu ve ihtiyaç sahiplerine uygulanan yüksek faizli krediler —hepsi modern ribanın yeni suretleridir.
Bir işverenin emeğin karşılığını eksik vermesi, bir tüccarın ölçüyle oynaması, bir devletin vatandaşının refahını bilinçli biçimde ertelemesi... Bunların hepsi mazlumiyet üzerinden kazançtır. İbn Kayyim der ki: “Haksız kazanç sadece sözleşmede değil, zulümde gizlidir.” (İʿlâmü’l-Muvakkiʿîn, III/143). Bu yüzden riba yasağı sadece ekonomik değil, ahlâkî bir devrim çağrısıdır. Bir toplumda güçlünün kazancı mazlumun gözyaşına dayanıyorsa, o toplumda artık faiz bankadan çıkmış, hayata karışmıştır.
4. Faiz Haram, Fırsat Helal mi? Ekonomik Ahlâkın Çifte Standardı
Bugün “faiz haramdır” deyip, fırsatçılıkla kazanç elde edenlerin çokluğu; ahlâkın değil, şeklin hâkimiyetini gösterir. Faizsiz etiketiyle sunulan ama ribayı farklı isimlerle yeniden üreten sistemler — ne yazık ki Müslümanların vicdanını uyuturken ekonomisini felç etmiştir. Gerçek sorun, parayı değil, paranın ahlâkını kaybetmiş olmamızdır. Riba sadece faiz oranlarında değil; sömürü niyetinde, fırsatçılıkta, adaletsiz kazançta saklıdır.
5. Dijital Çağın Yeni Ribası: Enflasyon, Kripto ve Görünmez Sömürü
Paranın tarihindeki hiçbir evre kutsal değildir.
Altın devri geçti, kâğıt para eridi; şimdi kripto çağındayız.
Ama sorular aynı kaldı:
Kripto çağında faiz nereye gidecek?
Enflasyonun erittiği alın teri hangi ahlâkla açıklanacak?
Bugün en büyük riba, enflasyondur. Bir toplumun emeğini, parasının satın alma gücü üzerinden eritmek; en sistematik hırsızlıktır. Üstelik buna “piyasa gerçeği” denilerek, en büyük adaletsizlik meşrulaştırılmaktadır. Dijital ekonomiyle birlikte “itibarî para” dönemi başladı. Paranın maddi karşılığı kalmadıkça, riba artık verilerle, algoritmalarla, politik manipülasyonlarla yürütülmektedir. Faiz artık bir oran değil; bir sistemdir. Bir toplumun gözyaşını ekonomik istikrara dönüştürüyorsanız, adı ne olursa olsun o riba’dır.
6. Paranın Ahlâkı Çökerse, Adaletin Temeli Sarsılır
Klasik ulema kendi çağında doğru konuştu; ama o hükümleri bugüne taşımak, yeni hastalığı eski ilaçla tedavi etmektir. Bugün mesele “faiz haramdır” demek değil; paranın ahlâkını yeniden kurmak meselesidir. Çünkü para ahlâktan koptuğunda, sistemin adı ne olursa olsun zulüm üretir. Paranın ahlâkı çökerse, adaletin temeli sarsılır. İslâm ekonomisi yeniden inşa edilmedikçe, ümmetin bağımsızlığı sadece bir hayal olarak kalacaktır.
7. Sonuç: İslâm Ekonomisinin Yeniden İnşası İçin Bir Çağrı
İslâm iktisadı, yalnız “faiz yasağıyla değil, adalet idealiyle inşa edilir. Bugün Müslümanların görevi, “faizsiz sistem” sloganına sığınmak değil; vicdanlı bir sistem kurmaktır. Riba’yı yasaklayan din, emeği kutsamıştır; ama emeği korumayanlar, ribayı başka isimlerle geri getirmiştir. Faizi anlamak, parayı anlamakla mümkündür. Parayı anlamak ise insanı, emeği ve ahlâkı yeniden anlamaktan geçer. “İnsanlık ağlıyorsa, en çok ağlayanlar yine Müslümanlardır. Ciddi düşünme zamanımız gelmedi mi?”