TAKVAYI NASIL ANLAMALI?
Hiç birimiz anne babamızı, cinsiyetimizi, ırkımızı, rengimizi, dilimizi doğarken belirlemedik.
Kendi elimizde olmayan bu vasıflardan dolayı ne sorumluyuz ne de bunlarla övünme hakkına sahibiz.
Bu manada tüm insanlar masum ve eşit haklara sahiptir.
O yüzdendir ki âlemlere rahmet olarak gönderilen Allah Resulü (as) evrensel mesajıyla kimsenin kimseye üstün olmadığını, bu noktada herkesin tarağın dişleri gibi eşit olduğunu deklare etmiştir.
Peki, illa bir fark aranacaksa, fazilet sıralaması yapılacaksa bunun ölçüsü ne olacaktır?
Bunun ölçüsünü Yüce Kur’an şöyle ortaya koyar: “Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyıp kaynaşmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık. Şunu unutmayın ki Allah’ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, en fazla sorumluluk bilincine sahip olanınızdır. Muhakkak ki Allah her şeyi bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır.” (Hucurat-13)
Yine bu manada hayatın anlamını ve yaratılış gayesini ortaya koyan şu ayet dikkat çekicidir: “Hanginizin daha güzel işler çıkaracağını ortaya koymak adına sınamak için hayatı ve ölümü yaratan O’dur. O, mutlak güç sahibi ve çokça bağışlayandır.” (Mülk-2)
Burada başat kavramın “takva” olduğu görülmektedir.
Peki, takva nedir? Takvayı nasıl anlamalı ve anlamlandırmalıdır?
Sözlükte korumak, korunmak gibi anlamlara gelen takva, Kur’an’da ve hadislerde “Allah’ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınarak azabından korunma” anlamında kullanılır. (TDV İA, 39/484-486)
Bahsi geçen fiilin kökü korku anlamını da içermekle birlikte bu durum, korkunç bir şeyden çekinmeyi değil, seven birinin sevdiğinin gönlünü incitmekten çekinmeyi ve yaratanına karşı saygı ve sorumluluk duyma hassasiyetini ifade eder. (age)
Bu bağlamda takvayı “Allah’a ve mahlûkatına karşı sorumluluk bilinci” şeklinde anlamak uygun görünmektedir.
Metaforik anlatımla takva, dikenli yolda, mayınlı arazide yol yürümenin hassasiyetiyle davranma biçimidir.
O halde takvanın pratikteki karşılığı olan eylemleri sıralayalım:
Takva, gönülde sadece Yar’a yer verip ağyarı dışlamaktır. (Allah’a şirk koşmamaktır)
Takva, yaratana korkuyla değil sevgiyle bağlanmaktır.
Takva, “bana seni gerek seni” anlayışıyla yalnızca O’nun rızasına talip olmaktır.
Ehl-i irfana göre kalpteki takva, ibadetlerde Allah’ın rızasını; beden ve organların takvası ise mahlûkatın hak ve hukukunu gözetmekten ibarettir.
Bu anlayışa göre insana saygı takvadır.
Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek ve hoş görmek takvadır.
Doğaya ve hayvanlara saygı ve merhamet takvadır.
Güzel ahlak sahibi olmak takvadır.
Helalinden yemek, içmek ve israftan sakınmak takvadır.
Tevekkül, rızâ ve sabır takvadır.
İşini sağlam yapmak takvadır.
Emaneti ehline vermek takvadır.
Elinden ve dilinden insanlara zarar değil yarar gelmesi takvadır.
Komşusu ile ilgilenmek, güzel komşuluk yapmak takvadır.
Başta anne baba olmak üzere yakın akraba ile iyi münasebette bulunmak takvadır.
Toplumda kötülüğün önlenmesi, iyiliğin yayılması adına üretken olmak takvadır.
İşin özü; insanları sevindirmek, onların derdine derman olmak, kalplerini kırmamak, haklarını hukuklarını gözetmek takvadır.
İyi bir Müslüman iyi bir insan olmakla birlikte muttakilerdendir.