Vahyin Sosyal Sigortası: Tehlikeyi Paylaş, Nimeti Bölüş
Tevhidin Sosyal Tezahürü: Vahyin Hayat Sigortası
Tevhid, sadece “Allah birdir” demek değildir; göğün nizamını yeryüzündeki adaletle birleştiren ilâhî denge ilkesidir. Tevhide iman etmek, insanın doğuştan sahip olduğu hakların eşitliğine inanmak ve bunu sosyal hayatta pratiğe dökmek demektir. Bu ise; kadın ile erkeğin, emek ile sermayenin, zengin ile fakirin, devlet ile vatandaşın, işveren ile işçinin, efendi ile kölenin terazisini denk tutmak anlamına gelir. Tevhidin imanî ve pratik olmak üzere iki temel ilkesi vardır. Tevhidin birlikte yaşam projesine iman, sosyal adaletin sağlanması için zorunlu olan temel ilkedir.
Tevhidin İki Kanadı: İman ve Adalet
İman Sigortası: Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur; yine şehadet ederim ki Hz. Muhammed O’nun kulu ve elçisidir. Bu sigorta âhirete yöneliktir. İnsanın Allah’a kulluk bilincini, imanın özünü ve ebedî kurtuluşun teminatını ifade eder. İman sigortası, kalpteki tevhid inancını korur; insanı şirkten, zulümden ve umutsuzluktan muhafaza eder. Bu, göğe bağlılık ve âhirete yönelişin şehadetidir. İşte bu şehadet, insanın Allah karşısındaki sorumluluğunun ilanıdır.
أَشْهَدُ أَنْ لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
Birlikte Yaşam Sigortası: Ben şehadet ederim ki tehlike anında ortak olmak bir görevdir; yine şehadet ederim ki nimeti adaletle paylaşmak bir farzdır. Bu sigorta dünyaya yöneliktir. İnsanı bireysel bencillikten toplumsal sorumluluğa, yalnızlıktan dayanışmaya taşır. Birlikte yaşam sigortası, imanla kurulan kardeşliği hayatın her alanında görünür kılar; toplumsal adaleti, ekonomik paylaşımı ve insan onurunu korur. Bu, yeryüzünde adaletin, güvenin ve barışın şehadetidir. Bu şehadet, insanın insan karşısındaki sorumluluğunu hatırlatır.
أَشْهَدُ أَنَّ الْمُشَارَكَةَ فِي الْخَطَرِ وَاجِبَةٌ وَأَشْهَدُ أَنَّ الْمُقَاسَمَةَ فِي النِّعْمَةِ بِالْعَدْلِ فَرِيضَةٌ
İki Sigortanın Birlikteliği: İman sigortası, insanın Rabbiyle ilişkisini; birlikte yaşam sigortası ise insanın toplumla ilişkisini güvence altına alır. Biri uhrevî kurtuluşun, diğeri dünyevî adaletin teminatıdır. Biri kalbi arındırır, diğeri hayatı düzeltir. Tevhid, bu iki şehadetin birleştiği noktada anlam kazanır: Allah’a imanla başlayan yol, adaletle yaşayan bir topluma varır. Bu iki şehadet, vahyin sosyal ve imanî bütünlüğünü kuran iki sütundur.
Adaletin Şehadeti: Tevhidin Sosyal Sözleşmesi
İslâm’ın en özgün hedeflerinden biri, iman ile adalet arasındaki köprüyü kurmaktır. Vahiy, sadece insanın kalbini değil; toplumun terazisini de düzeltmeyi amaçlar.
Bu yönüyle tevhid, yalnız “Allah birdir” inancı değildir; sosyal düzenin ilahî sigortasıdır. Kur’an, iman eden toplumu “birbirinin velisi” olarak tanımlar. Böylece tevhid, toplumsal dayanışmayı hukukî ve ahlâkî bir zorunluluk haline getirir. Hz. Peygamber’in Medine’de inşa ettiği düzen, bu sosyal sigortanın ilk pratiğidir: tehlike anında paylaşım, nimet anında adaleti sağlamak. Yani “tehlikede iştirak, nimette taksimat” projesi, vahyin sosyal sigortasının pratiğidir. İşte bu sistem, nasların hedeflediği tevhid düzenidir. Bu ilke; tehlikede tek vücut, nimette adil paylaştırmayı hedefleyen tevhidin ana direğidir. Bu ilke olmadan tevhidin sosyal hayatta tezahürü mümkün değildir. Tarihte Müslümanların mücadelesinde ve nasların bütününde bu ilkenin ana unsur olduğunu görürüz. Aksi takdirde Müslümanların tevhid birliği sadece inançta kalır, hayata yansımaz. İşte bu vahyin sosyal hayat sigortası, pratik yaşamın vazgeçilmez ilkesi olan birlikte yaşam projesinin tevhididir.
أَشْهَدُ أَنَّ الْمُشَارَكَةَ فِي الْخَطَرِ وَاجِبَةٌ وَأَشْهَدُ أَنَّ الْمُقَاسَمَةَ فِي النِّعْمَةِ بِالْعَدْلِ فَرِيضَةٌ
Ben şehadet ederim ki tehlike anında ortak olmak bir görevdir; yine şehadet ederim ki nimeti adaletle paylaşmak bir farzdır. Bu şehadet, vahyin sosyal sigortasıdır; çünkü hem tehlike hem nimet anında toplumsal adaleti ilahî bir sorumluluk hâline getirir. Vahiy, böylece imanı sadece kalpte değil; ekonomide, siyasette ve ahlâkta görünür kılmıştır.
Vahyin Şehadetiyle Kurulan Dünya: Tehlikede İştirak, Nimette Taksimat
Tevhid’in Toplumsal Boyutu – İmanın Sosyal Tezahürü: Tevhid, göğün nizamını yeryüzündeki adaletle birleştiren ilahî denge ilkesidir. Kur’an buyurur: “Sizin ilahınız bir tek ilahtır.” (Bakara, 163) Bu ifade, sadece metafizik bir inanç değil; insan haklarında eşitlik ve adalet çağrısıdır. Tevhide iman eden; kadını erkekten, fakiri zenginden, vatandaşı yöneticiden üstün tutmaz. Tevhid, toplumu parçalayacak her tür üstünlük iddiasını reddeder. Bu yüzden “birlikte yaşam şehadeti”, imanın toplumsal sorumluluğa dönüşmüş hâlidir. İman kalpte doğar, ama adaletle görünür olur. Tevhid, sadece insanla Allah arasındaki bağı değil, insanla insan arasındaki adalet dengesini de kurar. Çünkü iman bireysel değildir; toplumun vicdanında karşılık bulmadıkça tamamlanmaz.
Ekonomik Boyut – Nimette Taksimat ve Adaletin Paylaşımı
Kur’an buyurur: “Onların mallarında isteyenin ve yoksulun hakkı vardır.” (Zâriyât, 51/19)Bu, sosyal güvenliğin tevhid temelli ilkesidir. Zenginlik, mülkiyet değil emanettir; paylaşım ise sadaka değil, ilâhî sorumluluktur. Faiz yasağı (riba), ekonomik adaleti korur; servetin tek elde toplanmasını engeller. Tevhid, emeği yüceltir; sömürüyü reddeder. “Nimette taksimat” ilkesi, modern anlamda bir adalet ekonomisinin ruhudur. Gerçek mümin, nimeti paylaşmadıkça şükretmiş sayılmaz. Bu yüzden “nimeti adaletle paylaşmak farzdır” ifadesi, İslâm’ın iktisadî tevhid manifestosudur. Zira adaletin olmadığı yerde bereket de olmaz.
Siyasî Boyut – Adaletin İlâhî Terazisi
Kur’an buyurur: “Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık; Allah katında en üstün olanınız, takvâca üstün olandır.” (Hucurât, 13) Bu ayet, ırk, soy, sınıf ve cinsiyet üstünlüğünü ortadan kaldırır. Siyasî otorite, imtiyaz üretmek için değil; adaleti tesis etmek için vardır. Hz. Peygamber’in Medine Vesikası, adalet eksenli çoğul yönetim modelinin ilk örneğidir. “Birlikte yaşam şehadeti”, tevhidin siyasî ifadesidir: devlet değil adalet; lider değil hukuk kutsaldır. Tevhid, otoriteyi değil, adaleti merkeze alan bir yönetim anlayışıdır. Yöneticinin meşruiyeti imanına değil, adaletine dayanır.
Birlikte Yaşamın Tevhid Formülü
Resûlullah’tan sonra Emevî döneminde tevhid anlayışı yalnız inanca indirgenmiş, adalet ve paylaşım ilkesi unutulmuştur. İslam dünyasında tevhid inancı korunmuş, fakat tevhid düzeni yıkılmıştır. Ehl-i Rey ve Ehl-i Hadis ayrışmalarıyla başlayan zihinsel bölünmeler, mezheplere, tarikatlara ve hiziplere dönüşerek ümmet bilincini zayıflatmıştır. Dini ritüeller devam etmiş; ama adalet terazisi bozulmuştur. Bu kırılma, bugün hâlâ süren İslâm dünyasının sosyal ve siyasî dağınıklığının temel nedenidir. Tevhid, inançta korunmuş; fakat sosyal hayatta parçalanmıştır. Birlik inancı kaldı; birlik ahlâkı kayboldu.
Çağdaş Boyut – Modern Cahiliye’nin Tevhid Krizi
Bugün görünmez biçimde yeniden Câhiliye’ye dönüldü. Putlarımız artık taş değil; para, makam, marka ve iktidar. Modern insan, “Allah birdir” sözünün ayrıcalıkları yıkacağını bildiği için ondan korkuyor. Bugünün cahiliyesi:
• Parayı rızkın değil değerin ölçüsü yapmak,
• Torpili meşru, adaleti tercihe bağlı görmek,
• Dindarlığı vicdanî değil, sınıfsal kimliğe indirgemek. İşte bu, putçuluğa seccade seren bir dönemi doğurdu. Gerçek tevhid, bu putları kalpte değil; adalette yıkmaktır. Allah’ın birliğine iman, adaletin bölünmezliğine inanmaktır. Tevhid, yalnız iman değil, ahlâkî devrimdir.
Evrensel Boyut – Dünyanın Sigortası
“Birlikte yaşam şehadeti”, yalnız Müslümanlar için değil, tüm insanlık için bir evrensel sigortadır. İman ile adalet, paylaşım ile merhamet birleşmedikçe yeryüzü huzura kavuşmaz. Mehmet Âkif Ersoy’un uyarısı bugün de yankılanıyor: “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul, Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.” Adaleti kurmadan kardeşlik çağrısı yapmak boş sözden ibarettir. Çünkü tevhidin pratiğini inkâr edenin sözüne güven olmaz. Vahyin hedefi, kardeşliği “duyguda” değil, adalette temellendirmektir. Adalet, imanın toplumsal dilidir.
Vahyin Sosyal Sigortasına Dönüş
İslâm’ın medeniyet güneşi, tevhid ve birlikte yaşam ilkeleriyle yeniden doğmadıkça, adalet yerini bulmayacak, insanlık huzura kavuşamayacaktır. Tevhid yalnız “Lâ ilâhe illallah” demek değildir; adaleti yaşamak, nimeti paylaşmak, sömürüye direnmek demektir. Bugünün yeniden dirilişi, tehlikede iştirak (المشاركة في الخطر) ve nimette taksimat (المقاسمة في النعمة) ilkelerine dönmekle mümkündür. Çünkü iman sözdedir; tevhid hayattadır. Gelin, Peygamberimizin vahiy projesini yeniden diriltelim. Gerisi, söz kalabalığı ve aldatmacadan ibarettir. Buyurun, er kişi niyetine…