Üslup problemi nedir? Sevgi medeniyeti nedir?

Bugün birlikte yaşadığımız insanlar arasındaki problem, üslup problemidir. Öyle ki bugün Müslümanlar arasındaki üsluba bir bakınız. Sevmek, âşık olmaktır bilesiniz. Sevmek, köle olmaktır bilesiniz.

 HASTALANDIM İLAÇ HANİ…!

Bugün birlikte yaşadığımız insanlar arasındaki problem, üslup problemidir. Öyle ki bugün Müslümanlar arasındaki üsluba bir bakınız. Bazı Müslümanlar, mutlak doğru tarafının sadece kendileri olduğunu iddia ediyorlar. Kendi dışındakileri ise ya mürtet ya sapık ya da dini tahrip eden, dinden uzak insanlar olarak görüyorlar. Kendilerini doğrunun sahibi ve Allah’ın has kulları gibi biliyorlar. Bu insanlar inanç yapılarına virüs bulaştırmışlardır.

Bu bakış aman Allah’ım ne büyük bir gaflet ve dalalettir. Durum böyle olunca adeta herkes birbirini hak adına, inandığı değerler adına buduyor. Budama şöyle dursun, birbirlerini adeta ağaç gibi görüyor.  Budasa yine iyi, kardeş kardeşe dünyayı zindan ediyor. Toplum içerisinde ve yüreğinde onu öldürüyor. Birbirlerine dünyayı zindan ediyorlar.

Mikrop saçan fasık sivrisinekler gibi bazıları birbirinin aleyhine haber getiriyor. Akabinde dargın bakışlar piyasaya iniyor. Hani fasığın haberi beyyinesiz tebeyyün etmezdi. Nassın beyanı sözde kalıyor özde inkâr ediliyor. Artık selam sözcüğü bile değmez oluyor. Başka düşman aramaya gerek de kalmıyor. Bu ne nefret, bu ne kindir Allah’ım.

Nasların emirleri sözde kalmış, desene özde değil. Aramızdan dargın ayrılıp çoktan geçip gitmişler. Kardeş kardeşe, eline silah versen onu yok edecek gibi. Gönlünde seni çoktan öldürmüş bile. Kalbindeki misafir odasını kardeşine kilitlemiş bile. Hâlâ yaşarken diliyle birbirlerine ok atıyorlar. Yaraladıkça yaralıyorlar. Bunu da maharet sayıyorlar. Kendilerini haklı çıkarmak için her yolu deniyorlar.

Hani var ya tarihte Zübeyir b. Avvam,  arkadaşlarına yaralarımı mı gördünüz demişti ya.  Sahabe evet yaralarını gördük demiştiler. Biz de bugün işte toplumda yaşayan ölüleri, yaralıları görüyoruz. Yaralarını sarmaya çalışanları görüyoruz. Dermansız yaralar hiç iyileşir mi bilemiyorum? Hani var ya hastalandım ilaç hani derler ya.

İnsan krizi nedir? Kriz ve şiddet sarmalı nedir? İnsan krizi nedir? Kriz ve şiddet sarmalı nedir?

Desene dünya bizlere dar geliyor, yetmiyor. Sığmıyoruz adeta dünyaya. Yüreğimize dıştan ve içten baskı yapan sebepler mi var bilemiyorum. Hani biz bir ailenin çocuklarıydık. Hani biz kardeştik. Tasavvufta, tarikatta, cemaatte, cemiyette bizdik, bizim içindi. İyide kötüde, günahta sevapta bizimdi, bizim içimdi. Ben senin, sen de benim içindin. Bir beden olacak kadar kardeş olmuştuk. Desene bugün kardeş kardeşini yok etmek için adeta savaş ilan etmişiz. Hani kardeşinde yok olup tevhit olmuştuk ya. Hani tevhidi ilkelerimiz vardı ya. Tevhidi ilkelerine isyan eden toplumlar, felah bulamazlar bilesiniz.

“BİRBİRİNİZİ SEVMEDİKÇE CENNETE GİREMEZSİNİZ?”

Sevmek, âşık olmaktır bilesiniz. Sevmek, köle olmaktır bilesiniz. Sevmek, teslim olmaktır bilesiniz.  HANİ YASAMIZ, BİRBİRİNİZİ SEVMEDİKÇE CENNETE GİREMEZSİNİZ? buyurmuştu. Desene Fatihin dediği gibi sen kokmayan gülü neyleyim. Neyleyim ben sensiz baharı. Vay cenneti mi istemiyoruz bilemiyorum. Müslüman olsak da mümin mi olamadık onu da bilemiyorum. Oysa iyiliğe iyilik, her kişinin karıdır. Kötülüğe iyilik, er kişinin karıdır. Buyurun…ER KİŞİ NİYETİNE…!Cenaze namazı mı kıldığımızı zannettiniz bilemiyorum. Zaten de cenaze gibi gezen bir toplumun dolaştığını görüyorum. Sadece beyaz kefen giymediklerini görüyorum. Kefen sadece beyaz mı olurmuş onu bilemiyorum. Ölüler mi sadece gömülürmüş onu da bilemiyorum.

Galile, dünya güneşin etrafında dönüyor dediği için hâkimler onu ölüm cezasına çarptırdılar. Hürriyeti uğruna, hayatını feda etmiştir. Hürriyet, iradenin başka kuvvetler tarafından baskı altına alınmaksızın, özgürce düşüncesini ifade etmesidir bilesiniz. Hürriyet olmazsa kişi nasıl sorumlu tutulsun onu da bilemiyorum.

İslam dini, mahza özgürlüktür. Dileyen cennete dileyen cehenneme gider. Oysa cehaletle mücadele her bireyin görevidir. Daha çok da devletin görevidir. Her şey bir şeydir, fakat cehalet hiçbir şeydir. Bugün şu Müslümanlara bakın, ne kadar da bölündük. Ne kadar da boğulduk. İşte nefes alamıyoruz. Yoksa sanayi mi havamızı kirletti.   Fosil yakıtlar mı kullandık bilemiyorum. Lağımları mı derelere, denizlere akıttık. Desene doğal düzeni de bozduk. Mikrop ve virüs saçan sivrisinekler tarafından öldürülmüş insanlar gibiyiz. Desene bugün virüsler sardı her yanımızı, virüslerden medet umuyoruz. Bak işte Gazze ağlıyor, insanlık ağlıyor.

GÜNAHKÂRI ÖLDÜRMEK DEĞİL, GÜNAHI YOK ETMEK OLMALIDIR

Bugün başkasının günahıyla alay eden bir Müslüman nasıl örnek olacak ki bilemiyorum. Demek ki önce insan olmalıyız. Günahkârla alay eden, kendisinin de bir gün alay konusu olacağını unutmamalıdır. Bu Allah’ın vadidir. Günahlara gece gibi olan bireyler kurtuluşu yakalarlar bilesiniz. Vahyin tebliğ ilkesine isyan, Müslüman olduğunu iddia etse de kişiyi mümin yapmaz bilesiniz. Senin görevin, GÜNAHKÂRI ÖLDÜRMEK DEĞİL, GÜNAHI YOK ETMEK OLMALIDIR bunu da bilesiniz.

Müslüman olduğunu iddia eden insanlar, neden böyle yaparlar anlayamıyorum. Dedikodu, grupçuluk, benden, senden gibi yağma hareketi bir hastalık mıdır yoksa bir nifak mıdır bilemiyorum. Kendileri gibi düşünmeyen insanları karalarlar. Kendilerini dinin sahibi görürler. Kendi gibi düşünmeyen insanları hep dışlarlar. Ellerinde terazi varmış gibi, Allah adına insanları tartıp Müslümanlık ibresinin barometresiyle adeta inanç kilolarını yazarlar. Bazen elimize kendimiz gibi düşünmeyen bir insanın kitabını alsak, bu sapığın kitabını niye okuyorsun derler. Kendi camiasının kitabını okuyunca sevinirler.

Bir başkası da başka bir kitabı elinde görse bu yobazın, işid kafalının kitabını niçin okuyorsun derler. Eyvah Müslümanlar, dinciler ve dinsizler arasında Arasat’ta sıkışıp kalmış gibidirler. Bugün de dün olduğu gibi pek çok bilge güzel insanlar, iki taraf arasında yerle bir ediliyor. Öyle bombalar atılıyor ki, kimyasal bomba ne ki onun yanında. Yazıktır, günahtır. İnsanın varıp divanına derdini arz edesi geliyor. Saygılarımla. Prof. Dr. Hadi Sağlam