Tevhid, aklın özgürlüğüyle kalbin teslimiyetini buluşturmaktır. Şirkten arınmak, aklı tevhide, dini sevgiye, insanı adalete yöneltmektir. Allah ile aldatmak değil, Allah için yaşamak, kurtuluşun tek yoludur.

ALLAH İLE ALDATMAK: DİNİN ADINA KONUŞAN ŞİRKİN MODERN BİÇİMİ

1. Ayetin Uyarısı: Şirk Sadece Putla Değil, Zihinle de Olur

Kur’an, “Onların çoğu, Allah’a ancak şirk koşarak inanırlar.” (Yûsuf, 12/106) buyurarak tevhidin yalnızca inanç değil, bilinç meselesi olduğunu hatırlatır. Bu ayet, taş veya tahta putlara değil, zihinsel putlara işaret eder. İnsan, Allah’a inanır fakat kendi yorumunu, mezhebini, otoritesini ya da çıkarını Allah’ın ölçüsünün önüne koyarsa farkında olmadan şirk koşar. “Kendi hevasını ilah edinen” (Câsiye, 45/23) ifadesiyle Kur’an, bu hastalığın kökenini açıklar. Bugün putlar taşta değil, kibrin kalıbında yontulmaktadır; insan, kendi doğrularını Allah’ın hükmü zannetmeye başlamıştır.

2. Dini Mutlaklaştırılmış Yorumlara Hapsetmek

İçtihat alanında kendi görüşünü dinin nihai hükmü gibi sunmak, “Allah benim gibi düşünüyor” demektir ki bu hem gaflet hem dalalettir. Kur’an, “Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Hayır, Allah dilediğini temize çıkarır.” (Nisâ, 4/49) buyurarak bu zihinsel kibrin kapısını kapatır. Din, insanın anlayışına değil, Allah’ın muradına dayanır. Kişi, kendi yorumunu ilahî mutlaklıkla karıştırırsa, dini temsil değil tahakküm eder. Böylece Allah’la aldatmanın en sinsi biçimi ortaya çıkar; çünkü kişi hakikati savunduğunu zannederken, Allah’ın önüne geçmektedir.

3. “Allah ile Aldatmak” Bir Zihinsel Şirk Türüdür

Kur’an, “Ey insanlar! Rabbinizin vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve sakın aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın.” (Lokmân, 31/33) buyurarak dini çıkar aracına dönüştürenleri uyarır. Allah ile aldatmak, dini menfaatin hizmetine sunmak, dindarlığı bir üstünlük vasıtası yapmak demektir. Bazıları din adına konuşarak Allah’ın mesajını perdelemekte, “Allah böyle diyor” diyerek kendi sözünü Allah’ın sözüne karıştırmaktadır. Mezhep, cemaat veya lideri “Allah’ın yeryüzü temsilcisi” gibi görmek, tevhidi bozar; otoriteye tapınma düzeyine indirir. Dini mutlaklaştırılmış yorumlara hapseden bu zihniyet, Kur’an’ın evrensel ruhunu zedeleyen çağdaş bir şirk biçimidir.

4. Taklidin Felaketi: “Biz Liderlerimize Uymuştuk”

Kur’an, ahiretteki hesap sahnesini şöyle anlatır: “Zayıf olanlar büyüklük taslayanlara derler ki: ‘Biz size uymuştuk, şimdi azaptan bir şeyleri bizden uzaklaştırabilir misiniz?’ Onlar derler ki: ‘Allah bizi doğru yola erdirmeseydi biz de sapmazdık. Artık azabı birlikte tadın.’” (Ahzâb, 33/67–68). Bu ayet, taklidin kurtuluş olmadığını bildirir. İnsan, başkasının aklıyla iman edemez. Kurtuluş, kendi aklıyla düşünmek ve iradesiyle inanmakla mümkündür. Hiçbir lider, mezhep veya cemaat, insanın aklını ipotek altına alamaz. İman, başkasının sözüyle değil, kendi vicdanıyla yaşanır. Taklit, düşünmeyi ortadan kaldırır; düşünmeyen toplum, hakikati duysa bile kulağını tıkar.

5. Modern Putçuluk: Dini Tekeline Alan Zihniyet

Bugün taş putların yerini canlı putlar almıştır. Kendini mutlak doğru gören, başkasını “sapık” ya da “bid’atçi” diye yaftalayan herkes, zihinsel putçuluğun bir temsilcisidir. Klasik dönemin müçtehitlerinin içtihatlarını değişmez din gibi gören anlayış, modern bir skolastisizmdir. Mezhep taassubu, içtihadı dondurur; dondurulan içtihat, dini ölü bir miras hâline getirir. Hz. Peygamber’in “Âlimler peygamberlerin varisleridir.” (Ebû Dâvûd, İlim, 1) hadisi, onların ilahî otoriteyi değil sorumluluğu devraldıklarını ifade eder. Dini mutlaklaştıran zihin, ilahi hikmeti değil kendi egosunu savunur; bu da “Allah ile aldatmanın” bir başka biçimidir.

6. Din Kültürü ile Din Arasındaki Fark

Birçok kişi din kültürünü dinin kendisi sanmaktadır. Oysa kültür durağan, din diridir; kültür miras alınır, din yaşanır. Bilimsel düşünmeyi geçmişi tekrarlamak zannedenler, cehaleti dindarlıkla süslemektedir. Kur’an, “Aklını kullanmayanları Allah pisliğe mahkûm eder.” (Yûnus, 10/100) buyurarak düşünmeyi ibadet saymıştır. Gerçek mümin, ezberleyen değil tefekkür eden, tekrarlayan değil yenileyendir. Dinin diriliği, aklın ve kalbin birlikte işlemesiyle mümkündür.

7. Korku Dili Değil, Sevgi Medeniyeti

Dinin korku diliyle anlatılması, Allah’tan korkmayı değil, O’ndan kaçmayı doğurur. Kur’an’da Allah, “Rahmetim gazabımı geçmiştir.” (A‘râf, 7/156) buyurarak sevginin cezadan üstün olduğunu öğretir. Din, ceza sistemi değil rahmet düzenidir. Korku, itaati sağlar; sevgi, iradeyi güzelleştirir. Gerçek irşad, kalpleri ısıtan sözdür; dinin mesajı korkutmak değil, sevdirmektir. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır; öfke, kalpleri taşlaştırır. İslâm’ın eğitim dili sevgi, yöntemiyse merhamettir.

8. Bilgi ile Bilgelik Arasındaki Fark

Bugün bilgi çok ama bilgelik azdır. Bilgi biriktiren akıl, eğer tefekkürle yoğrulmazsa cehaleti büyütür. Bilgi, bir şeyi öğrenmektir; bilgelik, onu anlamaktır. Kur’an, “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 39/9) diyerek bilginin düşünceyle birleşmesini ister. Geçmişi tekrarlamak bilgelik değil, hafıza taşımaktır. Bilge insan, geçmişin tecrübesini bugünün vicdanıyla buluşturur; çünkü İslâm düşüncesi, sadece geçmişin taklidiyle değil, geleceğin inşasıyla dirilir.

9. Allah ile Aldatmak: Dine Hizmet Görünümünde Engel Olmak

Bazı insanlar dini savunduklarını zannederken onun önünde “kütük” gibi durmaktadır (Sâff, 61/5). Medeniyetin akışını durdurmak, dine değil cehalete hizmettir. Kur’an, “Atalarımızın yoluna uyarız” diyenleri (Zuhruf, 43/22) uyararak kör geleneğe itaatin şirkle sonuçlanacağını bildirir. Dinin önünde durup “dine hizmet ediyoruz” diyenler, farkında olmadan Allah’ın mesajını tıkamaktadır. Allah yolunda olmak, Allah yoluna engel olmamaktır.

10. Sonuç: Tevhidin Ruhu, Aklın ve Kalbin Özgürlüğüdür

Yûsuf suresi 106. ayet, tevhidin sadece inanç değil, bilinç olduğunu öğretir. Allah’a inanırken O’nun yerine başka bir şeyi koymak, ister kişi ister fikir olsun, şirktir. Gerçek tevhid, Allah adına konuşmak değil, Allah için yaşamaktır. Gerçek âlim, hüküm koyan değil, hakikatin önünde eğilendir. Tevhid, aklın özgürlüğüyle kalbin teslimiyetini buluşturmaktır. Şirkten arınmak, aklı tevhide, dini sevgiye, insanı adalete yöneltmektir. Allah ile aldatmak değil, Allah için yaşamak, kurtuluşun tek yoludur.