Birlikte yaşam kuralları nedir? İnanç akidesi nedir?

İslam binasının içine girdikten sonra, birlikte yaşamamızın kuralları bulunmaktadır. Toplumsal birlikte yaşam kuralları bir inanç akidesi haline dönüştürülmelidir.

 İKİNCİ TEMEL İNANÇ İLKEMİZ

TEHLİKEDE BİRLİK, NİMETTE BÖLÜŞÜM -6

أشهدأنالمشاركةفيالخطروأشهدأنالمقاسمةفيالنِّعمة.

Kelimeyi şehadet getirilerek İslam’a girmekle birlikte, sosyal hayatta toplu yaşamın şehadeti olan “tehlikede iştirak, nimette taksimat” ilkesinin makas değişimini bile anlasak hayatımızda çok şeyler değişecektir. Ancak bugünün insanı bunu duyunca bile, bu da nereden çıkmış diyebilecektir. Bu bakışı bulanık insan tipleri maalesef insanlığı bir bataklıktan başka bir bataklığa sürükleme görevini adeta üstlenmişlerdir. Bunu da din kisvesi altında ancak siyaseten yapabileceklerini bilecek kadar da akıllıdırlar.

İnsanlığın kurtuluş reçetesi nedir? İnsanlığın kurtuluş reçetesi nedir?

İslam dinine sadece girmekle yaptığımız şehadetle, bugün toplumsal hayatta tevhit sağlanamamıştır. Bu şehadet İslam binasına kapıyı çalıp girmekten ibarettir. İslam binasının içine girdikten sonra, birlikte yaşamamızın kuralları bulunmaktadır. Toplumsal birlikte yaşam kuralları bir inanç akidesi haline dönüştürülmelidir. Bu kuralların ikincisi ise tehlikede bir vücut olma ve karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma ilkesini pratiğe sokulmasıdır. Toplumun ait olan gelirlerinde adil paylaşılması esasına dayanmaktadır.

Bu kelimeyi şehadetin dünyada Müslüman olmanın ve ahirete yönelik bir teminat olduğu bilinmektedir. İslam’ın sosyal hayatta birlikte yaşam projesinin şehadeti, İslam’a girip İslam’ın tevhidinin kurucu ilkelerinin devamı için tehlikede tek vücut olma, zorunlu şartlardan biri kabul edilmelidir. Peygamberimizin uyguladığı bu vahyin kurucu sosyal projesi bırakın Türkiye’yi, dünyamızı yeniden inşa etmek ve adil bir düzen kurmak için bir meşale yakmış olabiliriz.

HUKUK DÜZENİ KURMAK

Ne yazık ki bugün kurulan siyasi partilerin ekserisi, bu temel ilkeleri göz ardı ederek, adeta tarihteki ganimet paylaşımı felsefesini taşıdıklarından, hukuk düzeni kurmaktan çok menfaat ve çıkar pazarına postu attıklarını da görmekteyiz.  Keşke bu minvalde bir siyasi parti kurabilmiş olsaydık diye hep düşünmüşümdür. Zaman zaman latife olarak talebelerime bu niyetimi de dile getirmişimdir. Peygamberimizin vahiy projesiyle gerçekleştirdiği bu tevhit yolu, bir vahiy projesi olup bu vahiy projesinin inşası hepimizin birlikte kurtuluşu olacağına inanıyorum. Bizi bu kutlu yoldan çeviren lügatler cephanesi ve bu cephane vasıtasıyla bizden görünen kendi insanımızı kullanarak çok ciddi bir sosyal siyaset izlenmiştir.

İzledikleri sosyal siyasetle, İslam öncesi Arap kültürünün / cahiliyenin örf ve adetlerine gerisin geri döndüğümüz unutturulmuştur. Bu küresel güçler, bizimle yaptıkları zihinsel savaşları kazanmışlardır. Bunu da din kavramının kültürüyle destekleyip geleneğe iman ettirilmesiyle başarıya ulaşmışlardır. Bu koşullandırma ve şartlandırmalar ile Kâbe’de yıkılan putlar yerine beyinlerimizde 360 putu tekrar hâkim kılmışlardır. Bugün gerçek bilgiye kapalı bir zihin yapısı oluşturularak adeta putçuluğa ve şirke seccade sermişlerdir.

Sosyal hukuk alanında tevhidin kurucu unsuru olan tehlikede iştirak ve nimette taksimat projemizin ihmali ve ihlali, sonuçta bugün her bir Müslümanın bir kenarda gözyaşı dökmesine sebep olmuşlardır. Artık bedenen, ruhen ve kalben yorulmuş bir İslam âlemi, can çekişirken; vahiy projesinin pratik uygulamasına dış hukukumuzda derhal geçmemiz, geleceğimiz açısından, hararetle ihtiyacımız bulunmakta olduğu da anlaşılmaktadır. Geçici dünya hayatını ebedi dünya hayatına tercih eden kapitalist bir toplum haline gelmiş bulunmaktayız. Kapitalizm gözlerimizi kör ettiğinden gerçeği göremez hale gelmiş olduğumuz da anlaşılmaktadır.

Müminler, gelin tartışmayı bırakın, tevhidin asli kurucu unsuru olan toplumsal ve birlikte yaşamın temel ilkesi olan “tehlikede iştirak, nimette taksimat” ki Kur’an’ın naslarının genelinde bize verdiği bu tevhit ruhunu tekrar dünyamıza hâkim kılalım. Gerisi boş söz ve insanları kandırmaktan öteye bir çözüm yolu olmayacağı açıktır.  Buyurun…! Er kişi niyetine…! Saygılarımla. Prof. Dr. Hadi Sağlam