Hz. Peygamber (sav) Mekke müşrikleri tarafından kovulsa da Medine’de tevhidin kurucu esası olan tehlikede iştirak ve nimette taksimat ilkesini pratiğe sokmuşlardır.

Medine’de adil bir düzen kurmuşlardır. Bu düzenin temel esası, tehlikede iştirak, nimette taksimat olan vahyin kurucu projesini, birlikte yaşam projesi olarak kabul etmişlerdir. Hatta öyle ki bir kardeşleşme projesi ile Ensar kardeşlerine mallarının yarısını paylaşarak örnek bir paylaşım gerçekleştirmişlerdir.

Keza Peygamberimiz bir gazveye giderken; fazla bineği olan kardeşine, fazla yiyeceği ve giyeceği olan kardeşine buyurmuş olduğu, sahabe bu söylemi üzerine şu kanaate varmışlardır. Dünyada bize yetenin dışındakilerin bizim olmadığını hükmettik demişlerdir. Sonuçta Sahabe, bu pratik uygulamadan tehlikede iştirak, nimette taksimat ilkesinin pratiğe yansıtılmasına anlamışlardır.

Bu vahyin birlikte yaşam projesi, Emevîler’den bu yana ihmal edilerek, sadece iç hukukumuzu düzenleyen ahirete yönelik olan tevhit inancı benimsenmiştir. Böylece ciddi bir makas değişimi yaşanmıştır. Bugün dahi çekilen sıkıntıların bu projenin pratiğinin ihmal edilmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

Peygamberden sonra izlenen sinsi sosyal siyasetlerle, bu ilkeden gerisin geri dönülmüştür. Bu makas değişimi, zaman sonra İslam dünyasının perişanlığını getirmiştir. Adeta baykuş gibi viran yurda konulmuştur. Üretmiş oldukları sinsi yıkım projesinde de başarılı olmuşlardır. Bu projenin başarılı olması için de kendi değerlerimizi ve insanımızı kullanmışlardır. Naslar, adeta miyop bir gözlük yerine hipermetrop bir gözlükle okunmuş, çıkardıkları lügatlerle tevhidin kurucu ilkelerini bilinçli olarak tahrip etmiş oldukları anlaşılmaktadır. Saygılarımla. Prof. Dr. Hadi Sağlam