GENÇLEER…! BİRLİKTE NAMAZ KILMANIN FAİZİ

Gençler…! Tabi ki hiç gece ile gündüz bir olur mu? Hiç ölü ile diri bir olur mu? Hiç yokuşla iniş bir olur mu? Hiç aydınlıkla karanlık bir olur mu? Hiç kölelikle özgürlük bir olur mu?  Hiç gençler ile ihtiyarlar bir olur mu? İbadette gençliktedir, gelecekte gençlerdedir bilesiniz.

Mümin kardeşliği nedir? Adil düzen nedir? Mümin kardeşliği nedir? Adil düzen nedir?

Gençler…! Namaz, beş vakittir. Üç vakit tartışmaları istisnai bir durumdur. İstisnalar genelleştirilemez. Bugün namazlardaki cem durumu hâlâ tartışılmaktadır. Öyle ki azimet ve ruhsat alanı önemli usûlî bir konudur. Mezhepler arasında bu konuda farklılıklar bulunmaktadır.

Hanefiler genellikle Arafat’ta öğle ve ikindi namazlarını öğle vaktinde cemi takdim, Müzdelife’de ise akşam ve yatsı namazlarını, yatsı vaktinde cemi tehir olarak kılarlar. Bunun dışında namazların cem olayına müspet bakmazlar. Diğer mezhepler ise bu konuda ruhsat alanını daha geniş tutarlar. Yolculuk, yağmur, düşman korkusu gibi pek çok meselede namazların cemine müspet bakarlar. Bu konuda fetva merci Din İşleri Yüksek Kuruludur.

            Ne yazık ki cahiller de mezhepler arasındaki bu içtihat farklılığını tefrika sebebi yaparlar. Öyle ki ibadetlerdeki hukuk birliği, aynen yasa birliği gibidir. Diyanet gibi üst heyet, pek çok meselede diğer mezheplerin görüşlerini dikkate alarak ortak akılla yeni düzenlemelere imkân verilebilir.

Devlet idaresindeki önemli görevlerde bulunan memurların ve akşama kadar tarlasında veya ağır işlerde çalışan emekçilerin, cem edilebilecek namazlarda mazeretleri dikkate alınarak ruhsat ilkelerinin belirlenmesinde mezheplerin ilgili görüşleri doğrultusunda değerlendirme yapılabilir.. Lakin bu konularda yukarıda da ifade ettiğim gibi yetki, Diyanet İşleri Başkanlığının, Din İşleri Yüksek Kurulunun kararları, ibadetlerdeki birlik ve beraberlik açısından önemli bir ilke olan, ortak akıl ve uzman heyet yapılanması, yani ehlisünnet yöntemi esas alınmalıdır. Devlet terbiyesi ve tevhit bu alınan karara uymayı gerektirir. Ne yazık ki bugün ehlisünnet algısı, adeta makas değişimine sokulmuştur. Bazı kişiler kendilerinin algılarını ve yorumlarını ehlisünnet görmesi, tarihteki rivayetlere sığınması cehalet değilse  daha da bir garabettir.

Unutmayın ki bir kimse mazeretinde, ne kendisini ne de rabbini kandıramaz. Namaz hayatımızı disipline eder. Namaz,sadece Kur’an’daki belli lafzın tekrarı, belli şekillerin ifası değildir. Namaz, şekil ile mananın birlikte yaşanması demektir. Öyle ki kelimeyi şehadeti söyleyen değil, onun manasına inanan Müslümandır bilesiniz.

İslâm dini birlik ve beraberliğe büyük önem vermiş, günde beş vakit namazın bir arada eda edilmesini teşvik etmiştir. Haftada bir cuma namazı ve yılda iki kez olan bayram namazlarının topluca kılınması gerekli görülmüştür. Bu ibadetler, müminlerin görüşüp kaynaşmalarına, birbirleriyle yardımlaşma ve dayanışmalarına vesile olmak gibi sosyal bir anlam taşımaktadır.

 Bu bakımdan cemaatle namaz esprisi, oluşturulmak istenen birlik ruhunun hem bir göstergesi ve hem de o birlik ruhunun pekiştiricisi ve devam ettiricisi olmaktadır. Erkeklerin cemaate katılmaları konusunda herhangi bir ihtilaf bulunmazken; kadınların bu sosyal içerikli ibadetlere katılmalarının gerekli olup olmadığı tartışılmıştır.

Kur’ân-ı Kerimde; “şüphesiz namaz, müminlere, vakitleri belirlenmiş olarak farz kılınmıştır” (Nisa 4/103) buyurulur. Namaz emri, diğer pek çok ayette ise “namazı kılın ve zekâtı verin.” ( Bakara 2/238) şeklinde geçmektedir. Savaş durumunda dahi cemaatle namazın, normal kılınış biçiminin dışında farklı bir şekilde kılınması, cemaate verilen önemi göstermektedir.

Hz. Peygamber (sav) cemaatle namazı teşvik için; “cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir”, başka bir rivayette ise “yirmi beş derece daha faziletlidir” ( Buhârî, Ezan, 30) buyurmuştur. Peygamberimiz (sav), cemaat namazlarına katılmanın sorumluluğunu teyit için de şöyle buyurmuştur:

 Bu hadis EbûHüreyre’den nakledilmiştir: “İçimden şöyle bir düşünce geçiyor. Odun toplanmasını emredeyim, odunlar bir yere yığılsın. Sonra namaz kılınmasını emredeyim, ezan okunsun. Ardından bir adama cemaate imam olmasına emredeyim; ben de cemaate gelmeyen adamların evlerine gidip, onlar içindeyken evlerini yakayım.”(Muvatta, Cemaat, 3)

Birlikte namaz kılmanın tek başına namaz kılmaktan ne kadar daha faziletli olduğu bizlere çok şeyleri hatırlatmaktadır. Namaz sadece şekilsel belli fiziki hareketlerden ibaret değildir. Namaz kılmak, namaz kıldıktan sonra camiden hemen dağılmakdayanışmanın bir yönünü ifade eder. Namaz, dertli olanların maddi ve manevi dertlerine derman arandığı aynı zamanda bütün sosyal aktivitelerin gerçekleştirildiği ve dayanışma yerleridir. Saygılarımla. Prof Dr Hadi Sağlam