& Bu din projenin yürütülmesinden insan sorumludur.
& Din ise akla hitap eder.
& Akıl kalbe emir verir.
& Akıl önce inanır, sonra kalbe talimat verir.
& Kalp beyinden aldığı emirleri eylemlere yansıtır.
& Desene duygudan uzak sade zihinlerde kaleler kurmak, felaket getirir.
& Bunun için iman önce beyinden kalbe iner, sonra duygulara dokunur eyleme geçer.
& Din, insanlar arasında kolektif bilinci artırarak, insanları ortak eylemlere yönlendirir.
& Bunlardan namaz, oruç ve hac gibi toplu ibadetler, bir kollektif kimlik oluşturma projesidir.
& Keza din yaşamı organize eden ilkeler getirir.
& Keza din insanlığın ortak tecrübelerini ve bilgi birikimini değerli görür.
& Kur'an bize bilginin verildiği coğrafyayı değil, temsil ettiği hakikatin peşinde olmamızı emreder.
& Öyle ki Maturidi düşünce felsefesi bunu veciz bir şekilde şöyle dile getirmiştir.
& İmam Maturidi dinin, ameli bir eylem olmadığını, akli ve kalbi bir eylem olduğuna vurgu yapar.
& Desene din, zihinde ve kalpte yer tutan bir karar verme ve uygulamayı harekete geçirme yöntemidir.
& Her dinin temelinde ilahi iradeyi anlama ve uygulamada bir iştirak bulunur.
& Dinin temel gayesi insanın ruhunun yüceltilmesidir.
& Din ahlaki ilkeler manzumesidir.
& Ahlakın da pek çok derecekleri vardır.
& Bu dereceler birbirinden oldukça farklıdır.
& Karıncayı incitmemeden tut da, Allah'ın iradesiyle kavuşmaya kadar uzanır.
& Her dinin kendine özel bir ahlak prensibi vardır.
& Bir ahlak sistemine din diyebilmemiz için bazı ilkeleri barındırması gerekir.
& Bu ilkelerin ilahi olması yanında menfaatsızlık ve sadakat içermesi gerekir.
& Bu dinin zirvesi ise ilahi aşktır.
& Zira menfaat pazarında Allah için alış veriş yapılmaz.
& Dünya menfaatleri insanların esaretleridir.
& Menfaat karşılığında dostluk kurmak dünyalık bir taleptir.
& Bunlar, Allah'a dost olamazlar.
& Menfaat elde ederek, dini ve cemaati yükseltme gayesinde olanlar; en büyük riyakar ve günahkardırlar.
& Âşık olmadan insan gibi yaşamak boş bir idealdir.
& Zira maşukun gölgesi aşık'a düştüyse diyecek bir şey yoktur.
& Dindeki her bir kural ve hükümler, aşkın kaynağından fışkırırlar.
& Aşkı anlamadan doğrudan doğruya kaidelere bağlanmak bir taasupçuluktur.
& Allah'la dostluğun ihlaldir.
& İslam'da kaide ve kuralcılık temel alınınca, gaflet içinde ibadet edenlerden de daha bedbahttırlar.
& Desene Mevlana gibi akli satta, aşkı satın al.
& Allaha götüren tek kılavuz aşktır.
& Aşk canını ve gönlünü onun yoluna feda etmektir.
& Çıplak akılla ömür boyu yaşadıkları kalıpları düşünenler, ilahi denemeden hiç bir şey anlamazlar.
& Müminin davranışlarını dışarıdan kontrol eden kanunlara şeriat denir.
& Bu kanunları, bireyin içsel denemesinden üstün tutanlara da şeriatçı denir.
& Bunlar, dini hayat olarak değil, kanun ve disiplin olarak görürler.
& Bireyi oluşturan esasa hiç eğilmezler.
&Tasavvuf ehli için şeriat (kanunlar) dinin kabuğunu teşkil ettiğini, özünü ise içsel kurallar olduğuna kaildirler.
& Bu durumda kalp ehli olanların, hal ehli olanları anlaması mümkün olamaz.
&Tasavvufla şeriat birbirine paralel iki farklı yol da değildir.
& Tasavvuf dinin özü ve çekirdeği, şeriat ise bu ağacın meyvesinin muhafazası ve kabuğudur.
& Tasavvufta gaye ahlaki temizlenme iken; bugün pek çok tarikatın yozlaştığı, iktisadi amaca yöneldiği bir vakıadır.
& Keza pek çok aşiret ve kabile devletin kurumlarını istilaya yöneldiği de acı bir gerçektir.
& Kardeşini kendi nefsine tercih edemeyen bir tasavvuf yolcusu, düşünülemez. Saygılarımla.
Prof Dr Hadi SAĞLAM