Günümüz dijital çağında artık yediden yetmişe çoğu kişinin elinde telefon, tablet veya bilgisayar bulunuyor. Yıllar öncesine kıyasla teknolojiye erişim kolaylaşırken, bugün 5 yaşında bir çocuğun elinde de telefon görmek mümkün.
Ancak teknoloji, küçük yaşta kullanılmaya başlandığında olumsuz etkiler de doğurabiliyor. Nitekim okulların açılmasına az bir süre kalmışken, öğrencilerin yeni eğitim hayatına adapte olup olmaması konusunda da kafalarda soru işaretleri var.
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yaşar Barut Ekonomim aracılığı ile, okulların açılmasına az bir süre kalırken velilere önemli uyarılarda bulundu.
Barut, çocukların çok erken yaşta dijital cihazlarla tanışmasının zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimleri üzerinde ciddi olumsuz etkiler oluşturduğunu ifade etti. Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yaşar Bulut,, özellikle 0-6 yaş arasındaki çocukların, ekran başında geçirdikleri zamanın artmasının gelişimsel açıdan kritik riskler taşıdığına dikkat çekti.
Çocukların telefonla erken yaşta tanışmasının risklerine dikkat çeken Doç. Dr. Yaşar Barut, özellikle 0-6 yaş döneminin beyin gelişimi açısından kritik olduğuna vurgu yaptı. Barut, “Bu dönemde çocukların en çok ihtiyaç duyduğu şey deneyimsel öğrenme, oyun ve insan etkileşimidir. Telefon gibi pasif ekranlar, dil gelişimi, duyguları tanıma ve ifade etme gibi alanlarda gecikmelere yol açabilir” dedi.
EKRAN SÜRESİNE DİKKAT
Tıpkı yetişkin bireylerde olduğu gibi akıllı telefon ve tablet gibi dijital cihazların uzun süreli kullanımı, çocuklarda dikkat eksikliği, uyku bozuklukları ve sosyal becerilerde zayıflık gibi sorunlara yol açabildiğini söyleyen Doç. Dr. Barut, "Bilimsel araştırmalar, uzun süreli ekran maruziyetinin çocuklarda dikkat eksikliği, hiperaktivite belirtileri, uyku problemleri ve sosyal etkileşimlerde zayıflık ile ilişkilendirildiğini ortaya koyuyor.
Özellikle hızlı görsel geçişler içeren dijital içerikler, çocukların dikkat sürelerini kısaltabiliyor.
Ayrıca mavi ışık, uyku hormonlarını baskılayarak çocukların uykuya geçişini zorlaştırabiliyor. Sosyal gelişim açısından da yüz yüze etkileşimlerin yerini ekranın alması, empati gelişimini ve sosyal ipuçlarını okuma becerilerini olumsuz etkiliyor" diye konuştu.
Birçok ebeveynin, çocuklarını sakinleştirmek ya da oyalamak için dijital cihazlara başvurduğunu belirten Doç. Dr. Yaşar Barut, bu yaklaşımın uzun vadede duygusal düzenleme sorunlarına yol açabileceğini "Telefonun bir ‘sakinleştirici’ ya da ‘ödül-ceza aracı’ olarak kullanılması, çocukların duygusal düzenleme becerilerinin gelişmesini engelleyebilir. Çocuklar zorlayıcı duygularla başa çıkmayı öğrenmek yerine, bu duyguları bastırmak için dışsal araçlara bağımlı hale gelebilirler. Telefonun bir sakinleştirici olarak kullanılması ilerleyen yaşlarda stres, kaygı veya öfke gibi duygularla başa çıkmakta zorluk yaşamalarına neden olabilir" şeklinde ifade etti.
Çocukların teknolojiyle sağlıklı bir ilişki kurabilmeleri için ailelere ve öğretmenlere büyük sorumluluk düştüğünü vurgulayan Doç. Dr. Barut, şu önerilerde bulundu:
“Çocuklarınıza teknoloji kullanımı konusunda mutlaka rol model olun. Ebeveynler ve öğretmenler, kendi davranışlarıyla çocuklara örnek olmalı. Sınırsız ve dikkatsizce ekran kullanan bir yetişkinin çocuğa sınır koyması pek mümkün değildir. Özellikle okul öncesi dönemde ekran süresinin günde 1 saati geçmemesine özen gösterilmelidir. Bunun yerine çocukların kitap okuması, açık havada oyun oynaması ve çeşitli etkinliklerle meşgul olması teşvik edilmelidir.
Çocuğunuzla birlikte dijital içerikleri izlemek ve ardından bu içerikler hakkında konuşmak, onun dijital dünyayı anlamasına ve medya okuryazarlığını geliştirmesine yardımcı olur. Ayrıca, günlük yaşamda ekranlardan uzak kalınacak zaman dilimleri planlamak – örneğin yemek saatlerinde ya da yatmadan önce dijital molalar vermek – sağlıklı kullanım alışkanlığı kazandırmada oldukça etkilidir.”