Ezan nedir? Ezan neden okunur?

İnsanlığın kurtuluş reçetesi nedir? İnsanlığın kurtuluş reçetesi nedir?

Ezan, Allah'ı hatırlamak ve huzuruna varmak için yapılan çağrıdır. Ezan, adeta bir hak çağrısıdır, bir adalet çağrısıdır. Hakkın kullarına bir çağrısıdır.

EZANLAR, KİMİNİN BENZİNİ SOLDURUR, KİMİNİN CENAZESİNİ DURDURUR.

Ezan neden okunur? Sabahında okunan ezanın anısına birkaç damla yazayım dedim. Ezan sesi, adeta vatan sesi gibidir. Bir nida duydum ötelerin ötesinden. Çağıran rabbimiz kulunu sevmesinden. Yüreklere saplanan ok misali ezanlar. Dinleyin Bilal’in o güzel nefesinden.

Ezan kiminin benzini soldurur, kiminin cenazesini durdurur. Desene ezan kâinata son çağrıdır. Ben malum ezanın menşei ve okunuşu üzerinde durmayacağım. İlmi açıdan meseleler vuzuha kavuşmuştur. Talihsiz gönlümün duygu dünyasından sabah ezanları için birkaç katre kaleme almak istiyorum. Umarım kulaklarımızda ve ruh dünyamızda bu duygular, terennüm edilir.

Ülkemde minarelere baktıkça, boynumu büker geçerim. Bazen kalbimi delen bir ok gibi sızlar yüreğim. Ezan, gönül dünyamıza yapılan son çağrıdır. Bedenin mana ruhuyla bütünleşmesidir. Rahmanın makamına yapılan bir davetiyedir. Davetiyemizi alabildik mi bilemiyorum?

Belki de Bilal minarelere henüz çıkmadı. Ezan için duygular, bireylerde farklı istikrariyet halindedir.  Görüyorsunuz ki günler birbirini kovalıyor. Hayatta her dem ebedi davetin nidası bizlere gel diyor. İnsan buna kulak kısıyor. Oysa sevmediğine teslim olmaktansa, sevdiğine teslim olmak ne güzeldir.

Bir yerde uzaklardan bir çağrı var. Çağıran Rab, çağrılan kuldur. Bu çağrı, kimini yakıp kül eder, kiminin benzini sarartıp soldurur, kiminin de cenazesini durdurur. Desene bazı kefen giyenler, bu çağrıyı durdurur. Kiminin havassı hamsesi mana mesmuatına kilitlidir. Kim bilir! Belki de henüz minarelere Bilaller çıkmadı.

Sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı çağrıları. Sabah ezanları, adeta uykudan bir hançer gibi saplanıp uyandığımız, acısı tat ve zevk veren mana gönüllerini açtıran, ağlaşarak koşturan, huzura surat yaptıran terfiraz gönüllerin ilacıdır. Hele o sabah ezanlarını dinlemek. Kâinat o sesle divana durur. Melekler o sesle semaya iner. Horozlar o sesi gönlünde hisseder. Hayvanlar bile kainattaki o hareketliliği duyar. Desene içtima zamanı gelmiştir. Müjde artık sabah fecri doğmak üzeredir. Rızık taktirine sıraya hizaya girilir.

Ezan nidasının ulaştığı yerler adeta rahmanın nidasının ulaştığı yerler gibidir. Kur’an’ın ulaştığı yerlerdir. Desene Tarık bin Ziyad’lara ihtiyaç vardır. “Şahit ol Ya Rab!Eğer önüme bu denizi koymasaydın, bütün dünyaya senin sesini duyuracaktım” Ezan, adeta bir hak çağrısıdır, bir adalet çağrısıdır. Hakkın kullarına bir çağrısıdır. Ezan, ezilenlere, zulmün her çeşidine duçar olanlara, takati kesilenlere, âcizin elinden tutarak onu evci kemale çıkaran, firavun ve nemrutların oyunlarına dur deme nidasıdır. İnsanların kendilerine ve başkalarına kulluk etmelerinden çıkarılma nidasıdır. Ezan kölelikten özgürlüğe postu sermek demektir.

Ezan, insanlara eziyetten zevk alan, ölünce mezar taşıyla övünen, milyonları israf ettiren, vicdan yargılarını alt üst eden, günahsız insanların yaşama hakkına tecavüz eden, dünya ve ahiretini heba eden, yeşillikleri kurutup bozkır halinde hayata sunduran, bakışı bulanık, tashihsiz mi talihsiz nemrutlara dur deme çağrısıdır.

Bugün insanların kulaklarına çarpıp geri dönen ezanlar. Ruhu çıkarılmış, lafzı okunan ezanlar. “ALLAH EKBER” nidası dört kez tekrar edilerek dört cihete hakkın nihai davetinin bu cihetlerde hâkim olma nidasıdır. Yeryüzünün hâkimiyeti Allah’a aittir. Tasarruf onun elindedir. Her yönün mutlak hâkimiyeti, “EKBER” olan Rabbimizindir. Tek hâkim odur. Durun kulak verin ezeli nidaya, kulak tıkamak kurtuluşun ifadesi değildir? Kurtuluş, cehalet ve hukuk mücadelesindedir.

Ezan bu çağrının sembolüdür. Öyle ki başınızı manevi sedanın, şümullü manasına çevirin. Kendinizi ıssız bir çölde zannedin. Ezan, susuzluğunuz yanında, bataklığın sizi bir canlı olarak tüm ümitlerinizin kırıldığı bir ortamda, çaresizlik içinde, çare ararken mana dünyanıza hâkim olacak iliklerinizi doldurup, tüylerinizi diken diken edecek, masum gözyaşlarınızı silecek, şefkatli mi şefkatli o hâkimi mutlak’ın bize bir çağrısıdır. Yoksa susuzluğunuz gönül dünyanızı kuruyan türaba çevirecektir. Bataklıkta battıkça boğulacaksınız. (ÇARESİZLERİN ÇARESİ OLAN EZAN, KÂİNATA YAPILAN SON BİR ÇAĞRIDIR. EZAN KUDRETTEN FİİLE HİCRET VAKTİDİR)

Yaşamayı sadece dünya hayatı sanmayınız. Dünya bir zemin kattır. Ahiret hayatının mezrasıdır. Burada sümbüller, güller ekersiniz, orada biçersiniz. Allah’ın arzında söz saltanatı onundur. Siz istediğiniz gibi düşünemezsiniz. Allah’ın istediği gibi düşüneceksiniz. Siz istediğiniz şekilde tasarruf edemezsiniz? Allah’ın istediği gibi tasarruf edeceksiniz. Ebû’lHayseme gibi kervana koşup arkadan yetişelim. Dâhilek ya Allah, Dahilek ya Rasulellah diyelim.

Dudaklarında hakkın nidasını mırıldayan genç kardeşim, bu ulvi görevin ne kadar da yücedir. Genç kardeşim, cehaletle ve hukuk mücadelende, mahzun olma, endişe de etme, inancını mutlaka haykıracaksın. Belki de sel dağının arkasından bir rüzgâra salınan bir müjde, Kab b. Maliki secdede yakaladığı gibi seni de yakalayabilir. Ama sabahları horozların sesini duymalısın.

Gönül hırandan uyanmalısın. Allah’ın davetinin sesine kulak vermelisin. Ümitlerini onunla sulamalısın. Gün gelir ki biçersin. Doğdun kulağında o sesi duydun. Öldün cenazende o sesi duyacaksın. Belki de öldüğünü o nidayla anlayacaksın. Namazında o nidayla kılınacak. Yürü denilecek sana Allah büyüktür. ALLAHU EKBER..!

Ezandır bizim kul olduğumuzun ilk sedası. ALLAHU EKBER. Hz. İbrahim de bıçağını “Bismillahi Allah’u Ekber” Allah adıyla deyip çekmişti. Cebrail de onu tastık etmişti. İsmail’de onu takviye etmişti ve hamd etmişti. Bıçak kes emriyle ancak keserdi. Yüceltmeye layık ancak O’dur. İnsanlara kullar kıymet biçemez. Büyük olan Rabbim, her şeyi bir hakkın bilendir. Gönüllerin putları o kelimeyi söyleyince kırılır.

Ezan mana ile okunup dinlenirse, kalbine atılan bir ok gibi yaralar gönlümüzü. Manevi dünyamıza nehirler akıtır. Sular gönül bahçemizin güllerini. Desene ezan sahibimin kapısında, varlığımın ifadesidir. O Allah ki yaratandır, hüküm koyandır, hâkimiyet sahibidir, rızık verendir, mülkün sahibidir, affetme salahiyetine sahiptir.

Bugün Bilal gibi güçlü bir sese ne kadar da ihtiyacımız var? Desene ezanlar mı okunmuyor. Ezan sesleri yakmıyor artık vicdanları, yoksa kulaklarımız mı işitmiyor, gözlerimiz mi görmüyor, kalplerimiz mi fıkıh etmiyor. Çağıranda mı yoksa çağrılan da mı kusur var bilemiyorum. Yeryüzüne bu son çağrının nidası vicdanları yakması gerekir.

Desene her ağızdan okunan ezan, her ağızdan dinlenen öğüt fayda vermezmiş. Bilalleri mi yetiştiremedik. Kalbimizden mi ezan okuyamadık, namaz kılamadık. Davasıyla dertli gezen gençler mi yetiştiremedik. Analar, sesi uzaklara ulaştıracak yiğitler mi doğurmadı, doğuramadı. Yalın ayak er meydanına koşacak yiğitler aranmaktadır. Ezan sesini duymayan kulaklarda engeller mi var bilemiyorum? Yoksa sürüne sürüne de kapısına varıp dergâhında davetine icabet etmek, kurtulmak her can sahibinin ümididir bilesiniz. (EZAN MÜMİNLERİN VE MÜSLÜMANLARIN SESLİ BAYRAĞIDIR. MÜSLÜMAN, BAYRAĞINA SAHİP ÇIKANDIR) Saygılarımla. Prof. Dr. Hadi Sağlam