“Sonra kalpleriniz yine katılaştı; kaya gibi, hatta kayadan da katı. Zira öyle kayalar var ki içinden nehirler fışkırır, yine öyle kayalar vardır ki yarılıp bağrından su çıkar. Yine öyleleri vardır ki Allah'a saygısından harekete geçerler. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (Bakârâ; 2/74)

“Sonra kalpleriniz yine katılaştı; kaya gibi, hatta kayadan da katı. Zira öyle kayalar var ki içinden nehirler fışkırır, yine öyle kayalar vardır ki yarılıp bağrından su çıkar. Yine öyleleri vardır ki Allah'a saygısından harekete geçerler. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.” (Bakârâ; 2/74)

Zor bir zaman diliminden geçiyoruz…

Fertler olarak, aileler olarak, toplum olarak, topyekûn İslâm ümmeti olarak…

İnsanlık âlemi, büyük büyük sınavlarda ter döküyor!

Dünya planında olan kısmına bakınca görünen manzara: Sınavı kaybediyoruz!

İslâm dünyası kan ağlıyor, her gün yeni ve toplu katliam, yıkım, soykırım haberleri…

Gazze’de soykırımın devam ettiği 230. günde, zulmü ve katliamı gerçekleştiren 8 milyon nüfuslu zorba bir devletçiğin bir avuç sapık ve kana susamış elitlerinin yaptıkları kıyım karşısında;

Televizyon ekranlarından, telefonlar ve internet marifetiyle sekiz milyar insanlık (!) âleminin normal bir şeymiş gibi seyrettiği; ara sıra kısık seslerle atılan sloganlarla, yürüyüşlerle, basın açıklamalarıyla, boykot çağrılarıyla, diplomatik temaslarla, kınama mesajlarıyla… Verilen imtihan!

Ve Müslüman coğrafyanın diğer kanayan yaraları…

Mısır, Doğu Türkistan, Suriye, Irak…Doğu’dan, Ortadoğu’dan, Afrika’dan, Türkiye’mizin çevresinden, komşularımızdan gelen sömürü, kıyım ve dram haberleri…

Kıyâm desen hak getire! Müslümanlarda kıyama kalkacak hâl kaldı mı ki, kıyam etsinler, o da ayrı bir mesele.

Düşman elbette vazifesini yapacak, o bunun için var. İnsanı asıl düşündüren, dostların, Müslümanların bu durumlar karşısında buz kesmiş gibi donup kalmaları, katılaşan kalpleri…

Bilerek ya da bilmeyerek niçin düşmanın silahına mermi taşıyoruz? Acı olan bu ve bunu anlamak gerçekten çok zor.

Evliliklerdeki ihtilaflar, eşlerin birbirlerine karşı soğumaları, kavgalar, kan dökmeler, yanlış kurulan ilişkiler, hatalı söz ve davranışlarla çatallanan evlilikler, yıkılan yuvalar, kırılan kalpler, boşanmalar ve neticede “ortada kalan” nesil.

Hâsılı, imtihanı her platformda kaybediyoruz…

Kalplerimiz niye bu kadar katılaştı? Dünyevîleşme arzusu, nefsâniyet tutkusu, benlik putu neden bizi bu kadar esir aldı?

Kendi rahat, menfaat, konforumuz dışında kimseyi düşünemez hale geldik ya da getirildik?

Gerçek yuvalar kuran, Rasûlullâh’ın (sav) ifadesiyle “kördüğüm gibi” sevgi, ilgi, basiret, firâset, istişâre metodlarıyla kurulan evlilik müesseseleri şimdi nerede?

Evliliğin devam etmesine vesile olan sabır, tevekkül, kanaat, sadâkat ve güvenilirlik nereye kayboldu?

Neden herkes “sahip olduklarının” farkında değil de, hep “elinde olmayanları” görüyor ve peşine düşüyor?

Bütün bunların temelinde yatan sebep ne? Dünyaya dal budak salmış olmak mı, ölçülerimizin sadece dünyevî değer ölçüleri olmasından mı, mal, makâm, servet, şehvet ve şöhretin ruhlarımızı esir almış olmasından mı?

“Edep Yâ Hû” anlayışı neden silindi gönüllerimizden ve gözlerimizden?

“Bu da geçer Yâ Hû” sabır ve tevekkül anlayışı yerini menfaatlere ve anlık zevklere terk etmiş, her şey sırf bu dünyadan ibaretmiş gibi koşturmaya devam ediyoruz.

Ahirete götürecek azığa ihtiyacımız yokmuş gibi yaşıyoruz.

Ya da yaşarken, hazırlanmamız gereken âhiret hayatını kafamızda öldürmüşüz de haberimiz yok!

Evet, görünen manzara o ki; sınavı kaybediyoruz!

Elbette bu hâl sonsuza kadar böyle devam edecek değil…

“Gün döner, devran döner” demiş atalarımız.

Dünya hayatının iyilikleri de, kötülükleri de, sıkıntıları da geçici…

Görevlerimiz çok, mazeretimiz yok. Artık mazeret üretme değil, mazeretleri yok etme zamanımız gelmiş te çoktan geçmektedir.

Bunu anladığımız vakit, değişim ve dönüşüm için bir adım atmış olacak, belki bir kıyâm başlatmış olacağız!

Ancak böylelikle kıyımların, katliamların, öfke selinin, sevgisiz, kin ve nefret kusan davranışların, haset ve ihânet gibi karanlıkların önüne geçmiş olabileceğiz!

Şeref İŞLEYEN

24.05.2024 Cuma