Kurtuluş mücadelesi nedir? Hakkı hâkim kılma nedir?

İslam, akideleri bozulmuş insanların, zayıfları sömürmesi, mağdur ve mazlumların manevi dilekçelerine adeta verilen cevap misali, tevhit bayrağı altında toplanması emredilerek, insanlığa şekil verilme mücadelesidir.

İNSANLIĞIN KURTULUŞU TEVHİDDİR.

 İslam dininin temel inanç ilkesi olan tevhit konusunu bir haftadır kaleme almaya çalıştım. Bu kadar kapsamlı bir konu elbette ki daha detaylı olarak ele alınması gerekmektedir. Keza Ramazan boyunca İslam’ın temel altı inanç ilkesine yer vereceğimi ifade etmiştim. Tevhit hakkında bir iki temel konuyu daha ele aldıktan sonra, İslam’ın ikinci temel inanç ilkesine yer vermeye çalışacağım.

 Bilindiği üzere İslam, akideleri bozulmuş insanların, zayıfları sömürmesi, mağdur ve mazlumların manevi dilekçelerine adeta verilen cevap misali, tevhit bayrağı altında toplanması emredilerek, insanlığa şekil verilme mücadelesidir. İnsanoğlu içerisinde zayıf halka olarak görülen kadınların haklarının teslimi konusunda, tevhidi ilkenin yeryüzüne müdahalesini birkaç cümle ile analiz etmek istiyorum.

KADIN VE ERKEK ARASINDA DENGE

Bu bağlamda İslam’ın tevhit ilkesi, kadın ve erkek arasında dengenin tevhidini kurmayı da amaçlamıştır. Tarihten günümüze kadın – erkek arasında bir denge / tevhit de kurulamamıştır. Keza tarihten günümüze kadın dişilikten kişiliğe de henüz yükselememiştir. Desene cehaletle mücadele halen devam etmektedir. Bu konuda da zihinsel hicret ve gusül abdesti almamız gerektiği anlaşılmaktadır. Kadın ve erkek arasında tarafların biyolojik ve sorumluluk farklılıklarının üstünlük kabul edilmesi cehaletin bir göstergesi olsa gerektir. Bu bağlamda nasların miyop veya hipermetrop bir gözlükle okunması daha da düşündürücüdür. Sonuçta her gün pek çok kadının öldürülmesi daha da acıdır.

Kadın ve erkek arasında sosyal hayatta bir denge kurmak, tarihten günümüze hâlâ tartışılmaktadır. Cinsiyet ayrımcılığına tabi tutulan kadın, her dönem toplumlarının yumuşak karnı olmuştur. Kadın ve erkek arasındaki hak dengesi, İslam’ın tevhit ilkesiyle rotasına sokulmuştur. Tarihten günümüze erkeğin mülkü kabul edilen kadın, İslam dininin tevhit akidesiyle özgürlüğüne kavuşmuştur. Kadınlar zayıf halka görüldüğünden, erkekler için bir süre adı belirlenmemişken; kadınlar için Nisâ süresi adeta onlara pozitif ayrımcılık getirmiştir. Kadın ve erkek arasında sorumlulukları ölçüsünde, hak ve görevlerde adil bir taksimat yapılmıştır.

EMEK VE SERMAYE

Keza İslam’ın tevhit ilkesi, sosyal hayatta emek ile sermaye arasında dengenin, tevhidini de kurmayı hedeflemiştir. Oysaki bugün sosyal ve iktisadi hayatımızda, adeta sen çalış ben yiyeyim, sömürü düzeni kurulmuştur.  Öyle ki sosyal hayatta asalak yaşama anlayışı hâkim kılınmıştır.  Sonuçta sosyal ve iktisadi hayatta kapital mabedini tavaf edenler ile emekçilerin sömürüldüğü iki sınıf ortaya çıkmıştır. Kapital - para, bir güç kabul edilmiştir.

Gücü elde eden de sözü elde etmiştir. Sosyal ve iktisadi hayatta hakkın değil de onun sözü geçmiştir. Desene gücü elde eden de hakkı esir almıştır.  Hak esir düşünce de emek sömürülmüştür. Desene emek de esir düşmüştür. Sonuçta hukukun üstünlüğü, kapital gücünün üstünlüğüne dönüşmüştür. Bugün sosyal ve iktisadi hayatta adeta hukuk mahkûm, güç hâkim olmuştur. Mahkûmlar yargılamış, hâkimler mahkûm düşmüşlerdir.

HAKKI HÂKİM KILMA

İnsanlığın kurtuluş reçetesi nedir? İnsanlığın kurtuluş reçetesi nedir?

Tevhit bu kapitali ve gücü mabet olmaktan çıkarıp hakkı ve hukuku mabet yapmayı hedeflemiştir. Tevhit, hakkı hâkim kılma mücadelesidir. Bu anlamda tevhit mabet alanının tekrar aslına irca etme mücadelesidir. Sonuçta bütün bu iktisadi batıl yollar, gücü ve kapitali üstün tutarak sapmış bir toplum yapısı oluşturmuştur. Kapitalizm mabedini tavaf edenler, bu kapital gücünün sınıfsal ayrıcalığına inanmışlar ve hakka isyan etmişlerdir. Hak ve hukuku da kendileri belirlemişlerdir.

Güce tapanlar, hakkı da sosyal ve iktisadi hayattan kovmuşlardır. Hak karşısında iktisadi güçlerini kullanarak güce tapmışlardır. Fakat onlar güce taptıklarının farkında bile değillerdir. Keza bugün hak değil de güç odaklı iktisadi ve sosyal örgütler, tevhide kurşun sıkan tevhit düşmanlarına cephane biriktiren   örgütler gibidirler. Sonuçta hakkın değil de iktisadi gücün üstün olduğu bir toplum oluşmuştur. Herkes farkında olmadan adeta güç elde etmek için tanrılığa soyunmuştur. Gücün üstün tutulduğu bir toplum üretilmiştir. Gücün üstün olduğuna iman etmiş bir toplumun, tevhidi dille ifade etmesi kendisini Müslüman yapsa da mümin yapmayacaktır. Tevhit ise hakkı üstün tutan bir toplumun inşası için gönderilmiştir.  Tevhit sosyal ve iktisadi hayatta, hak edene hakkını verme, hakkı üstün tutma mücadelesinin adıdır bilesiniz.

Bu bağlamda iktisadi hayatın temel rüknü olan emek ve sermaye dengesi nasıl kurulacaktır? İktisadi adalet nasıl sağlanacaktır? Sosyal hayatta iktisaden terazi nasıl âdil ayarlanacaktır? Emeğin payı ile sermayenin payı nasıl adil bölüşülecektir? Bütün problem bu iki temel unsurun bölüşümünde yaşanmaktadır. Toplumlar emek ile sermaye dengesini kuramadıkları ölçüde barışı yakalamaları da mümkün olamayacaktır. Desene toplumlarda ezenler ile ezilenler her daim olacaktır. Adil bir tevhidi düzen kurulamayacaktır. Demek bütün problem emek ve sermaye dengesinin / tevhidinin kurulmasında yatmakta olduğu anlaşılmaktadır. Saygılarımla Prof. Dr. Hadi Sağlam