Su iki hidrojen bir oksijenden oluşur. Hukuk da iki vahiy bir akıl olmadan hayat bulmaz. Hidrojeni çekersen su kurur; aklı çekersen hukuk donar.
VAHYİN HİDROJENİ, AKLIN OKSİJENİ: İSLÂM HUKUKUNUN H₂O GERİLİMİ
1. NAS ve aklın gerilimi: Hakikati kim taşıyacak?
İslâm hukukunun en kritik tartışması, nas ile akıl arasındaki o ince gerilim hattında başlar. Hakikati kim taşıyacak? Yalnızca nas mı, tek başına akıl mı? Oysa bu iki kavram rakip değil; aynı hakikatin iki kanadıdır. Nas yönü gösteren pusulaysa, akıl yürüyüşü sağlayan zemindir. Pusulası olan ama yürüyemeyen yol bulamaz; zemini olan ama yönü olmayan kaybolur. Nassı akıldan koparmak vahyi göğe çiviler ama hayattan koparır; aklı nassin önüne geçirmek ise hakikati gölgeler. Hakikat, vahyin ışığıyla aklın nefesinin birleştiği yerdedir.
2. VAHİY ve içtihad: Duran metin değil, yürüyen hayat
Vahiy durağan bir metin değil, yaşayan ve hayatla yürüyen bir ilkedir. Kur’ân insanı hayata çağırır; içtihad ise bu çağrının toplumsal hayata tercümesidir. Vahyin indiği yer gökyüzü değil, insanın kalbidir. Bu nedenle vahiy yürümeyi, akıl yürütmeyi gerektirir. İçtihad durursa metin donar; metin donarsa hukuk çöker; hukuk çökerse toplum çatlar. Vahiy çapa değil, pusuladır—gemiyi tutmak için değil, yürütmek içindir.
3. İÇTİHAT cesareti: Korkak akıl hakikat doğurmaz
İçtihad, hem vahye sadakat hem akla haysiyet gerektirir. Bu yüzden korkak akıl içtihad edemez; çekingen zihin hüküm kuramaz. Sahabenin dirayeti, tabiînin feraseti, fakihlerin cesareti bu yüzden tarihin yönünü değiştirmiştir. Kıyas, istihsan, istislâh… hepsi cesur aklın hukuk sahnesine bıraktığı izlerdir. İçtihadı yitiren toplum, metni donuklaştırır; metni donuklaştıran toplum adaleti kaybeder.
4. KÖR taassup: Vahyin gölgesinde aklın karanlığında kayıp nesiller
Taassup ne vahyi güçlendirir ne aklı korur; yalnızca ikisini de daraltır. Kör taassup düşünceyi günah, soruyu fitne, sorguyu tehlike ilan eder. Oysa Resûlullah (sav) ashabına düşünmeyi, akletmeyi, çözüm üretmeyi öğretmiştir. Bugünün taassubu ise gençliği vahyin gölgesinde ama aklın karanlığında kaybolmuş bir nesle dönüştürüyor. Taassubun hâkim olduğu yerde ne fıkıh gelişir ne hukuk yaşar ne toplum ilerler.
5. H2O dengesi: Aklı çekersen körlük, vahyi çekersen çöl kalır
Maddenin suya ihtiyacı H₂O formülüyle mümkünse, maneviyatın hayata tutunması da vahyin iki hidrojenine (Kur’ân + Sünnet) ve aklın oksijenine bağlıdır. Bu denge bozulursa su kurur; vahiy–akıl dengesi bozulursa hukuk donar. Kur’ân ve Sünnet özel normlardır; akıl ve örf genel normdur. Özel norm olmadan ruh kaybolur; genel norm olmadan hayat akmaz. Aklı çekersen körlük, vahyi çekersen çöl kalır. Su gibi berrak bir hukuk ancak bu dengeyle mümkündür.
6. ÖRF ve akıl: Toplumun nabzı, hukukun nefesi
Örf toplumun hafızasıdır; akıl toplumun bilincidir. Örfü yok sayan kimliğini kaybeder; aklı yok sayan düzenini. İslâm hukukunda örf sadece yardımcı bir kaynak değil, hayatın üretildiği toprak gibidir. Akıl ise o toprağa düşen yağmurdur. Bu ikisi olmadan hukuk filiz vermez. Örf hukuka esneklik, akıl hukuka dirayet kazandırır.
7. REY ve sorumluluk: Yaşayan hukuk cesur akılla kurulur
Rey, düşüncenin ete kemiğe bürünmüş hâlidir. Rey olmadan içtihad olmaz, içtihad olmadan yaşayan hukuk kurulmaz. Hanefîlerin istihsanı, Mâlikîlerin istislâhı… bunlar hukukun nefes borusudur. Rey cesaret ister; korkak akıl rey üretemez. Rey ölürse zaman donar; zaman donarsa adalet çürür.
8. ŞEKİLCİ kıyas: Ruhsuz metot hukuku öldürür
Kıyas, başlangıçta hayatın hızlı değişimine karşı fıkhın nefes borusuydu. Ancak zamanla şekle indirgenince ruhunu kaybetti. Ruhsuz kıyas, hüküm üretmez; tekrarı üretir. Tekrar eden hukuk adalet üretmez; sadece geçmişi taşır. Fıkıh geçmişi taşırken geleceği kurabilmelidir; aksi hâlde hukuk tıkanır, toplum geriler.
9. HUKUK bir yol değil, bir yürüyüştür
Hukuk durağan değildir; genişleyen, yürüyen, nefes alan bir yolculuktur. Kur’ân’ın hayata müdahalesi, bu yürüyüşle mümkündür. Hukuku yalnızca metne, yalnızca örfe ya da yalnızca akla hapsetmek, yürüyen bir insanın ayaklarını zincirlemek gibidir. İslâm hukuku vahiyden yön, akıldan yürüyüş alır. Yürüyüş durursa hukuk ölür; hukuk ölürse toplum çöker.
10. NASLARIN büyüklüğü, aklın sorumluluğu kadardır
Naslar büyüktür; fakat bu büyüklüğü taşıyacak olan aklın olgunluğudur. Aklın daraldığı yerde nas genişliğini gösteremez; akıl vahiyden koparsa yönünü kaybeder. Eğer yorum kapılarını kapatırsak Kur’ân’dan uzaklaşırız; aklı vahyin yerine koyarsak Kur’ân’ı hayattan koparırız. İslâm hukukunun canlı kalması, nasların akılla buluşmasıyla mümkündür.. Son söz: Vahyin hidrojeni ile aklın oksijenini birleştirebilirsek, yeniden bir medeniyet suyu akar. Bu su berraktır, dirilticidir, adalet taşır. Biri çekilirse karanlık büyür; diğeri çekilirse çöl genişler. Beraber olurlarsa hakikat yürür.