İnsanın fıtratında vardır ödüllenme duygusu. Yaptığı işlerin görülmesi, fark edilmesi.. Verdiği mücadelenin zaferle taçlandırılması..

BÜYÜK ÖDÜL KİME GİDECEK?
İnsanın fıtratında vardır ödüllenme duygusu.
Yaptığı işlerin görülmesi, fark edilmesi..
Verdiği mücadelenin zaferle taçlandırılması..
Ve sonunda muteber birinin elinden ödül alması..
Hak edilen, edilmeyen ödüller dünyasında yaşıyoruz.
Ne kadar kaptırmışız kendimizi dünyevi ödüllere, teşviklere, sürprizlere,
En büyük sürprizin ölüm ve ötesi olduğunu unutarak.
“Hepimiz ölecek yaştayız” diyordu hani şair ve ebediyete gitti genç yaşta.
“Yaş 35 yolun yarısı” diyordu başka bir şair ve 46 yaşında vefat etti.
O zaman, “neyin mücadelesi?”, “hangi başarı?”, “gerçek ödül nedir?” gibi deli sorular geliyor akla.
Bir defa geliyoruz hayata ve tekrarı yok bunun.
Geri dönüşü olmayan bir hayatta rezil olmak da vezir olmak da kendi elimizde.
Elleri cebinde kimse bedavadan başarı merdivenlerini tırmanmadığına göre,
Yan yatıp sadece kendi egosu için çalışarak da dünya imtihanının kazanılamayacağı çok açık.
Sorumsuzca bir hayat yaşayanla, sorumlu ve erdemli bir hayat yaşayanın farkı burada işte;
O sorumluluk sahiplerini Allah, diledikleri her şeyin içinde olduğu, içinden nehirler akan Adn cennetleri ile ödüllendirecektir. (Nahl-31)
“Rabbimiz Allah’tır” deyip de dosdoğru çizgide yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle inerler: “Korkmayın, kederlenmeyin, size vaat olunan cennetle sevinin!” (Ahkaf-13)
En büyük ödülü veren Allah, büyük ödül cennet ise; ona doğru değil yürümek, koşmak gerekmez mi?
“Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yeryüzü arası kadar olan -sorumlu ve erdemli kullar için hazırlanmış- cennete koşun.” (Âl-i İmrân-133)
Hz. Ali Efendimizin buyurduğu gibi, bugün koşma, çabalama günüdür, hesap yoktur. Yarın ise hesap vardır, gayret etme imkânı yoktur.
Ne güzel söylemiş Mevlana Hazretleri;
“Altından ağacın olsa, zümrütten yaprak
Akıbet gözünü doyurur bir avuç toprak”
O halde tekrar soralım; sonunda bütün mücadele bir avuç toprak içinse, “bu dava neyin davası?”, “Kim için, ne için mücadele?” Selam ve dua ile…