Müslümanların Hicri Yılbaşı Muharrem ayının farkındalık ve tarihi seyrini anlama ve yaşama ayı olmalı.
GELİN BU GÜNLERDE AĞLAYALIM VE ANLAYALIM!
“Bu Muharremdir zemîn-u âsuman ağlar bugün,
Vakt-i matemdir muhibb-i hânedân ağlar bugün,
Eşk-i hasretler döküp tâ tende cân ağlar bugün,
Âşıkânın dide-i giryânı kan ağlar bugün.”
Âşık Hıfzi’nin ifadesiyle yerlerin ve göklerin, hatta hasret ateşiyle kavrulup tendeki canın bile ağladığı, âşıkların gözyaşının kan akıttığı Muharrem ayına girmiş bulunuyoruz.
“Geçti bir yıl, yine mâh-ı Muharrem geldi
Göze nem, gönle elem her yana matem geldi”
Kerbela’da olanları duyan ehl-i vicdan ve insaf sahipleri o gün ağladı, bugün de ağlıyor, yarın da ağlayacak.
Nasıl ağlamasınlar ki Allah Resulü’nün o güzide torununu öpüp kokladığını daha dün gibi hatırlayanlar vardı orada.
Bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiriveriyordu hepsi… Kızı Fatıma’ya, “Onun ağlamasına üzüldüğümü bilmiyor musun” deyişi yankılanıyordu adeta kulaklarında.
Sevgili Dedelerinin onlara (Hasan ile Hüseyin) olan düşkünlüğü o kadar fazlaydı ki minberde iken onların rahatsızlandığını gördüğünde hutbeyi yarıda kestiğini, onların gönlünü hoş ettikten sonra devam ettiğini biliyorlardı.
Yine onlara zaman zaman mübarek bedenini binek olarak kullandırıp eğlendirdiğini gözlerinin önlerinden geçiriyorlardı.
Onları çok mu seviyorsun ya Resulallah diye soranlara; “Bunlar benim dünyada öpüp kokladığım iki reyhanımdır…” dediğini ve yine “Onlar cennet gençlerinin efendileridir…” buyurduğunu hatırlıyorlardı.
Aziz Peygamber belki de ileride olacakları haber verircesine onları ümmetine emanet ediyor ve hatırlatıyordu: “ Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim; Hüseyin'i seveni Allah sevsin…” buyuruyorlardı.
Peki, bütün bunları bile bile neden o mübarek başa kastettiler?
Neden söz verdikleri halde o güzel insanı yarı yolda bıraktılar?
Neden o güzide insanı 72 yareniyle birlikte şehit ettiler?